Rumuz : Gözyaşlarım tek dostum oldu
Ölümün kapısını herkes yalnız çalar
Sevgili ablacığım, ben 20 yaşında bir genç kızım. Bu yaşıma kadar gözyaşlarım benim tek dostum oldu. İnsanlara hiç ama hiç güvenemedim. Güvendiklerim beni hep sırtımdan vurmak istedi. Bunlardan hep kaçtım. Hala da kaçıyorum. Bu yaşımda neşeli, hayat dolu olmam gerekirken, ben karanlıkları seçiyorum. Karamsarlık yaşam tarzım oldu. Ne zaman biriyle tanışsam, konuşsam, acaba bana ne kötülük yapacak , diye düşünmekten kendimi alamıyorum. İnsanların bana karşı ilgisi bile beni boğuyor. Erkeklere gelince, onlarla hiç de istediğim gibi seviyeli bir arkadaşlığım olmadı. Biliyorum içlerinden bazıları beni seviyor ama, ben hiç kimsenin beni sevmesini istemiyorum ki...Herkes bana çok karamsar olduğumu söylüyor. Ablacığım neden ben böyleyim? Niye insanlardan kaçıyorum? Bana bir yol gösterir misin?
Sevgili yavrum,
mektubunun başlığına bakmak bile ruh halini anlamaya yeterli. Senin yaşında
ölümden söz etmek ne kadar üzücü . Bütün bu yazdıklarının, karamsarlığının,
insanlara olan güvensizliğinin kökeninde, mutlaka bilinçaltında yer etmiş
birtakım olayların etkisi yatıyordur. Çocukluk yıllarında, ya da daha
sonraları ilk genç kızlık dönemlerinde belki şu anda tam olarak
hatırlayamadığın ama, seni o çağında çok etkilemiş, çok üzmüş ve korkutmuş
bazı olaylar bulunabilir. Şahit olduğun bir sahne, örneğin babanın anneni
aldattığını öğrenmen, ya da dünyada en güvendiğin insan olan annenin sana
belki de basit bir yalan söylemiş olması, seni etkilemiştir. Hassas bir
yapın olduğu ortada...ama Belki de çok daha ciddi şeyler yaşamışsındır...ben
bütün bunları yalnızca bunca yılın birikimiyle örnek olarak gösteriyorum. Bu
ruhsal durumunun gerçek nedenini ancak psikiyatride, insanı geçmişine
götüren bir anılar zincirinin deşilmesi sayesinde bulmak mümkün. Yaşın
gereği bir karamsarlık ve geleceğe güvensizlik içinde de olabilirsin... Çok
iyi hatırlıyorum, 17 yaşlarındayken dünyanın en karamsar şiirlerini
yazardım. Annem bir gün bunları okumuş ve çok üzülmüştü. Dış görünüşüme
bakarsan son derece neşeli ve canlı bir kızdım. Ama iç dünyamda fırtınalar
kopuyordu. Zaman içinde olgunlaştıkça, elbette toparlanıyorsun...Aslında
insanlara çok fazla güvenmemekte de haklısın...ama tabii sevgiye yüreğini
kapatman çok yanlış...İyi insanlar, dürüst insanlar, sevgi dolu insanlar
hala yaşıyor çevremizde...Umarım onlardan biriyle karşılaşırsın.
****
Sevgili oğlum, mektubun gerçekten ilginç... böyle töreler hala var mı,
insanın inanacağı gelmiyor. Daha sen doğmadan kararlaştırılan bu evlilik,
elbette ki seni mutsuz eder... Bu tür uygulamalar, çağdışı ama, sanırım
bunları baskıyla zorla uygulatan aileler hala var...benim kanımı donduran
bir başka töre yasası var örneğin...ölen eşin yerine, kadını zorla bekar
kayınbiraderle evlendirmeleri... hatta bu kayınbirader kadının oğlu yaşında
bile olsa... Bunlara siz gençler bir gün gelip “Dur!” diyemeyecek misiniz?
****
Haklısın kızım, sabır en çok ihtiyacım olan
şeylerden biri...Hakkımdaki iyi düşüncelerin için teşekkür ederim..
Yazını okuyunca düşünmekten kendimi alamadım...Erkekler de hep aynı...kadınlar da...şikayetler de...
Evet. Hemen hemen aynı şikayetleri birçok kadından duyuyorum...Kimi senin gibi kariyer sahibi, ciddi bir eğitim almış...kimi ise sadece ilkokul mezunu sade bir ev kadını ..ama inan şikayetler hiç değişmiyor... Hep eşlerinin ilgisizliğinden, uzaklığından yakınıyorlar...
Erkekler ise nedense hep evdeki eşine kusur bulmak için yaratılmışlar sanki... dışarıdaki herhangi bir kadın onlara her zaman daha çekici geliyor nedense... Evdeki eşine ilgi göstermek gereksizmiş gibi davranıyorlar...oysa kadın her zaman ilgi bekler...
Bilmiyorlar ki, bir kadının mutlu olması, kendine daha özen göstermesi, bakımlı olması için önce mutlu olması, eşinin sevgisinden ve ilgisinden emin olması gerekli.. Bir kadın ne kadar mutlu olursa, o kadar güller gibi açılıp, güzelleşir ve de kendine bakmaya zaman ayırır.
Kilo vermen gerekiyorsa, bunu böyle kalbini kıracak şekilde değil de, “ canım karım ben seni her halinde beğeniyor, çekici buluyorum...ama biraz kilo versen, kendini daha rahat hissetmeyecek misin? Her istediğini giyip, genç kız gibi görünmeyecek misin? “ gibi tatlı sözlerle bunu başarmaları aslında pekala mümkün...ama nerede o incelik?
****
Kızım, gerçekten bu büyük sevgin karşısında saygıyla eğilmekten başka,
yapabileceğim bir şey var mı?. Sana ne söyleyebilirim…sanırım sen de zaten,
birçok okurum gibi benden bir öneri istemek için değil, sadece içini dökmek
için, benimle paylaşmak için yazmışsın.
Duygularını öylesine güzel ifade etmişsin ki, “ bu zamanda böyle sevgi oluyor muymuş” demekten kendimi alamadım. Sanırım, okurlarım da aynı duyguya kapılmışlardır… Ne yazık ki, yanlış yerde, yanlış zamanda, yanlış ortamda tanımışsın hayatının prensini. Zaten sık sık hatırladığım Mitolojik bir anlatım vardır: “Tanrıların Tanrısı insanoğluna çok kızmış…Bu yüzden, onu ortadan ikiye ayırmış…eşit parçaların bir bölümü erkek, bir bölümü de kadın olmuş.
Ve bu iki parçayı dünyanın ayrı ayrı yerlerine savurmuş…İşte bu yüzden insanoğlu, hayatı boyunca hep kendi öteki yarısını ararmış…Bulanlar da olurmuş, bulamayanlar da!”…
Bulanlar elbette mutlu, ama bir de işte senin gibi, bulup da kavuşamayanlar var; böyle mutsuz!…****
Sevgili
küçüğüm, seni bu küçücük yaşta böylesine kıran, böylesine üzen ve hayal
kırıklığı yaşamana yol açan genç kim? Aslında onun da senden çok büyük
olmadığından eminim. Sana ne gibi hayal kırıklıkları yaşattı. Bilemiyorum.
Mektubundan karamsarlığın ve dünyaya karşı kırgınlığın hissediliyor. Her ne
kadar henüz çok çok genç olduğunu düşünsem, tecrübesizliğini bilsem de...
Buna üzülmedim desem, yalan olur. Önemli olan senin hayata karşı bu derecede
kırgınlık duyman çünkü. Günümüzde gençler henüz çocuk yaşlarda flört etmeye,
hem de sakın bana darılma ama, biraz erken seks ilişkilerine başlıyorlar. Bu
konularda pek fazla bilgi ve eğitim görmedikleri, neredeyse kendilerini
hayatın akışına bıraktıkları için de oldukça zarar görüyorlar. Sevginin yaşı
olmaz, doğru. Ama, gerçek bir sevgiyi yaşayabilmek, hele hele cinselliği de
buna katabilmek için belirli bir olgunluğa ermek şart. Sen henüz çocuk
sayılırsın, bebeğim. Çabucak kırılman, çabucak zarar görmen çok doğal. Hiç
kimseden annenin, babanın, büyüklerinin sıcaklığını, yakınlığını ve
hoşgörüsünü bekleme. Hayatı biraz erken öğrenmeye başlamışsın. O genç adam,
elbette deli çağında... aşka sevgiye gereken önemi nereden verecek? daldan
dala konma eğiliminde olmalı. Ona da hak vermemek elde değil. Henüz tek bir
sevgiliye bağlanıp ona sadık kalmayı ne bilsin?...Senin yapacağın, onu pek
fazla ciddiye almamak..Hayatını böylesine karartıp,üzüntüler içinde yaşamak
sana yakışır mı hiç? Sen şimdi neşeler içinde, cıvıl cıvıl yaşam enerjinle
çevrene mutluluk vermeye çalışmalısın. Hem bak ne kadar şanslısın, bu
zamanda iyi bir eğitim görebiliyorsun. İyi bir aileye sahipsin. Hiç kimse
seni yaralayamamalı. Güçlü ol kızım. İnsanlara layık oldukları gibi
davranmayı zamanla öğreneceksin. Bu genç arkadaşına da gerektiği kadar önem
ver...hepsi bu...Günün birinde o eşsiz sevgine, uçsuz bucaksız güvenine
layık olan birini buluncaya kadar temkinli davranmak zorundasın...Sana
kıyamam, sakın beni üzdüğün gibi aileni de üzme...olur mu birtanem…
****
Bu bölümde, beni etkileyen, sizi de etkileyeceğini düşündüğüm bazı mektuplara yer vereceğim…Bunlar sizin yaşam, aşk, evlilik, ailevi sorunlar, ülke sorunları, gençlik sorunları gibi konulardaki düşüncelerinizi de içerebilir…Bana yazın, hep birlikte paylaşalım…
Rumuz: Töre Kurbanı
Feodal bir düzenin kurbanıyım,daha dünyaya gözümü açtığımda evlenmişim
MERHABA sevgili güzel insan ...
Emin olunki bu tür yazıları okuduğumda hep garip garip gülerdim..
Benim bir sıkıntım yoktu kı çok şükür..Ben 1971 doğumlu bir erkeğim benim en büyük ablam benden 15 yaş büyük benim güzel ablam evlenecekmiş; ne güzel ama geri kalmış kafalar berdel yapmak istemişler. Damat adayının tarafı der ki biz de kız verelim; verelim de kime alacaksınız biz kızınızı alalım doğacak olan oğlunuza yani bana ...Evet bir doğum daha oluyor ve ben gene dünyaya gelmiyorum; gelmiyorum lakin evliyim... iki ablamdan sonra tencerenin dibi olarak dünyaya geliyorum ben; gözlerimi dünyaya açtığımda; evliyim ve gelin 16 yaşında... ne güzel diye mi buyuyoruz ...okul vs derken yaş 15 gelin oluyor 30-31 yaşlarında... Eee bizde boşanmak yok ;ölümüne kadar çekeceksin bu azabı. Hani insan ölür ya kurtulur ...işte yaşayan bir ölüyüm ben de...Sevdiğim kızı alamadım, yılarca yüzüm gülmedi başkaları gibi cildim tıraş görmedi... işte böyle daha fazla kafanızı ağrıtmayayım... Anlayacağınız feodal bir düzenin kurbanlarından sadece biriyim.................sevgiyle kalın
Yalnızlık gecelerin,
Umut bekleyenlerin,
Hayat çaresizlerin,
Yağmur sokakların,
Tebessüm dudakların,
Huzur sevenlerin
Ama benim değil ... Sevgili Güzin abla
Rumuz: Ceyda K
Eşimin benimle biraz ilgilenmesini istemek hakkım değil mi?
Merhaba Güzin Abla,
Öncelikle annenize şifalar diliyor ve sonra ellerinizden öpüyorum. Bu Kadar insanla uğraşıp nasıl hala mantıklı kararlar verebiliyorsunuz Şaşırıyorum doğrusu. Biz sadece kendi problemlerimizle bunalırken siz Herkesin derdini dinliyor, ışık olmaya çalışıyorsunuz. 28 yaşında yüksek lisansını Türkiye'nin en iyi okullarından birinde yapmış bir genç kadınım. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışıyorum ve küçük bir oğlum var, o nedenle çok yoğunum, az olan boş zamanlarımda ise kitap okuyup kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Çok şükür oğlum ve ailem sağlıklı ve dışarıdan bakıldığında güzel bir hayatım var. Ama kimseye anlatamadığım bir problemim var. Eşimle arkadaş olarak çok iyi anlaşıyoruz, oğlumuzu yetiştirirken de fikir birliği içindeyiz ancak cinsel yaşantımız çok problemli. Ben istemesem hiç benimle birlikte olmayacak, ya da en fazla ayda bir kez. Aslında düzelebilecek bir problem bence ama eşim hiç bir problem olmadığını düşünüyor ve bu konuyu hep erteliyor. Ne zaman bu konuda konuşup dertleşmeye çalışsam bana başka bahaneler sunuyor. Yok biraz kilo verebilir (balık etliyim) ve daha güzel giyinebilirmişim, üstüne gitmemeliymişim, çok stresliymiş onu anlamalıymışım vs vs. Ancak aynı işlerde çalışıyoruz ve benim de en az onun kadar stresli bir hayatım var. Ama akşam baş başa kalınca benimle biraz ilgilenmesini istiyorum, hiç olmazsa ailemizden konuşalım, planlar yapalım istiyorum ama onun aklı fikri arabalarla ve bir de bilgisayarla uğraşmakta. Kilom için ise 3 senelik evliyiz her zaman kilolu değildim şimdiki gibi, ama durum o zaman da böyleydi. Bazen kendimden şüpheye düşüyorum acaba ben mi çok şımarığım, zira bir çok insanın gıpta edeceği bir hayatım var, diye ama olmuyor, bir eksiklik duyuyorum hep.
Başka zamanlarda da diyorum ki beni artık beğenmiyor ve çekici bulmuyor, sevmiyor diye, ama sürekli seni seviyorum diyor. Ben bu şekilde mutsuzum diye defalarca anlattım ama kısa bir süre düzelir gibi oluyor, yine eskisine dönüyor. En son konuştuğumda bir doktora ya da psikologa gidip bu problemi çözelim dedim, önce tamam hafta sonu gidelim dedi, ama sonra fikir değiştirdi, ne yapabilir ki diyor şimdi de.
Gerçekten çok bunaldım, evlenmeden önce beni bu konuda ikna etmek için dökmediği diller kalmamıştı, şimdi de neredeyse tam tersi. Beni bu çıkmazdan kurtaracak her sözünüze çok ihtiyacım var.
İyi günler ve bol sabırlar diliyorum
Rumuz: Beyaz Gül
Onu uzaktan umutsuzca seviyorum; ama canımı verebilecek kadar
Güzin abla,
Gerçekten şu aşk denilen şey ne garip! Yaşayanlar bilir, aşkta ne hesap, ne planlama, ne akıl, ne mantık… Hiçbiri ama hiçbiri olmuyor. Ben evli, bir çocuk annesi bir kadınım. İyi bir mesleğim, iyi bir ailem ve toplum içinde saygınlığım var. Beni hiç sevmeyenler bile, mesleğim ve kişisel özelliklerim, dürüstlüğüm dolayısıyla bana saygı duymaktan kendilerini alamazlar.Ancak ben herkesinki gibi, ortalama bir mutluluk payıyla evliliğini sürdüren biriyken, beklenmedik bir şekilde komşuma âşık oldum. İki yıldır onu unutamıyorum, sürekli aklımda. Onun güzel yüzünü gördükten sonra bir anda dünyam değişti. Sanki ben gittim, yerime başkası geldi. Sanki Tanrı bu dünyada bundan daha güzel, bundan daha çekici birini yaratmamış… Bana öyle geliyor. Kendisini tesadüfen gördüğüm anlarda, semtimizde karşılaştığımızda, yüreğim ağzıma geliyor. Heyecandan kalbim sıkışıyor, göğsümü delecek gibi çarpıyor. Kaç kereler onu beynimden ve yüreğimden silmeye çalıştım; başaramadım. Ne zaman bir güzel çiçeğe, bir kelebeğe, bir manzaraya baksam, hemen aklıma o geliyor. Çünkü bir anlamda, benim için güzellik demek, o demek. O da evli bir erkek; çocukları var. En azından, görünüşte mutlular… Ben bütün bu yoğun duygularıma, tertemiz aşkıma rağmen, kendisine hiçbir zaman açılmadım. Aramızda varılan tek yakınlaşma, kaçamak bakışlarımız oldu hep. Hiçbir zaman oturup baş başa konuşmadık, birbirimize dokunmadık. Evli barklı, iş güç sahibi düzgün bir hanım olarak, nasıl gidip ona “ Ben sana aşığım” diyebilirim ki… Diyemedim de zaten. Evlerimiz yan yana… Hiç olmayacak şeylerden, bana karşı duygularını gösteren işaretler çıkarır, mesajlar verdiğini düşünürdüm. Kâh umutlanır, kâh üzülürdüm. Bazı geceler, umutsuzluk ve acıyla ağlardım saatlerce. Ben bu platonik aşkta mağlup olan taraf oldum. Hiçbir zaman ona açılamayacağım, hep bir bilinmez olarak kalacağım, onun için. Bunun sebebi ise, onurum, şerefim, masum eşim, canım evladım, toplumun değerleri ve inançlarımız. Ancak şu da bir gerçek, onu o kadar çok seviyorum ki, birbirimizi yakından tanımadığımız, oturup hiç iki çift laf etmediğimiz, eli elime değmediği halde, onun için canımı bile verebileceğimi biliyorum.
Her zaman onun ve ailesinin mutluluğu için duacıyım. Onun gülen yüzü hiç solmasın. Ben böyle ikilemlerde kıvranmaya razıyım. Zaten yakın bir gelecekte, oturduğumuz yerden taşınmayı da planlıyorum. Belki bu zavallı perişan ruhum o zaman biraz olsun huzur bulur. Ama belki de bir kaçış olacak sadece…
İşte Güzin ablacığım, aşk böyle acı veriyor insana…Yine de olgunlaştırıyor, derinleştiriyor. Aşk karşılıksız da olabiliyor gördüğünüz gibi…tek taraflı da olabiliyor…tek kişilik de yaşanabiliyor… Aşk hiç ummadığınız, benim başıma gelmez, dediğiniz anda da ortaya çıkabiliyor. Tıpkı bir şarkıdaki gibi “Duygulara gem vurulmuyor” Benim dururum tam bir çaresizlik, biliyorum.
Ben bu tertemiz karşılıksız sevgiyi tek başıma yaşıyorum. Yaşayacağım da, Acı verse de, bu dünyanın en güzel duygusunun kıymetini biliyorum…
Rumuz: Deli Mavi
Çok Küçük yaşta çok büyük acılar yaşadım
Sevgili Güzin abla, ben 14 yaşında, çok iyi şartlar altında eğitim gören ve yetişen bir lise öğrencisiyim. Aslında hayatın daha pek çok yönünü görmüş bile değilim. Ancak bu kısa yaşamımda bana çok acı veren bir sorunum var. 3 yıl boyunca sevdiğim ve en önemlisi çok güvendiğim, her yaptığının doğru olduğuna inandığım biri beni çok büyük hayal kırıklığına uğrattı... Benimle yalnızca beni kullanmak ve yararlanmak için çıktığını anladım. Bu yüzden artık erkeklerden korkuyorum. Biriyle çıkmak istemiyorum. Çünkü bana sanki herkes onun gibi olacak gibi geliyor. Bu yüzden artık hiç kimseye güvenemiyorum. Aslında ona sormak isterdim “ Daha ne kadar zaman bu şekilde devam edebileceğini sanıyorsun? “ diye. Ama biliyorum ki, o şu anda yeniden onunla çıkmak istesem yine aynı şeyi yapar. Sanırım hala onu seviyorum. Yeni bir insanı tanımak ve yeniden buna benzer sorunları yaşamak istemiyorum. Lütfen insanlara yeniden güvenebilmem için ne yapmam gerektiğini söyle bana.. Herkese Tanrı güç versin...Melekler sizinle olsun