Neyse ki öykünün sonu mutlu bitti...yürek çarpıntısıyla okudum...annenin ölüm haberini vereceksiniz diye korkuyla...ve bir kez daha şu söze inandım “ Köpekler bile anne olursa...” derler ya...onların nasıl da evlatlarına düşkün olduğunun bir köpeğin bile anne olduğunda yapmayacağı fedakarlık olmadığını dile getirir bu söz ya.... Neyse ki insanlık ölmedi ve sizin gibi insanlar var hala...şükürler olsun.
Bir süre önce evlerde köpek beslenemeyeceğini belirten saçma bir tartışma yaratan bir ilahiyat profesörünün fetvasına karşılık böylesine üst düzey bir bilim adamından gelen bu yazı hepimizin yüreklerine su serpti... Şükürler olsun ki, hala böyle aydın Din adamlarımız var...
Size kolaylıklar dilerken bu cumartesiden itibaren yazınıza sitemde yer verdiğimi belirtmek isterim...Çalışmalarınızda başarılar dilerken, size gönülden katıldığımı da eklemeliyim...
Sevgili kızım, seni çok iyi anlıyorum…çünkü benim Kukim de benim için dünyalara bedel… o benim en iyi dostum ve yaşı ilerlediği için bir şey olacak diye ödüm patlıyor… Elbette veterinerlerin hepsi hayvanseverdir… Öyle olmaları gerekir…Ancak bu tıpkı her insanın aynı duygusal yapısı olmadığı gibi, veteriner de sonuçta bir insandır…senin duygusal yapına uymayabilir.
Bana da zaman zaman “ alıştır kendini, daha kaç yıl yaşayabilir ki ?”
diyorlar. Bunu söyleyenlere çok içerliyorum…ama belki de gerçekleri dile getiriyorlar…onlar gerçekten yana…
İşte sonuçta, sana gerçekten güvendiğim ve çok sevdiğim kendi köpeğimi de emanet ettiğim Veteriner Kudret Çığ ‘ı önerebilirim… dünya iyisi bir insandır… Telefonu : 0216 347 03 25
Küçük kızına geçmişler olsun…onu benim için de öp.****
Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği'nden Duyurulur....
Üyelerimiz tarafından Büyük dere Balık Pazarı’nda bulunan kedideki önce kulaklarında başlayan enfeksiyon kısa surede hayvanin gözüne ulaştığı tespit edilmiştir. Derneğimizin çabalarıyla yakalanan kediye ilk müdahaleler Veterinerium Hayvan Hastanesi'nde yapılmış, hayvanin durumunun acili yeti nedeniyle 10 gün bakim altında tutulması kararlaştırılmıştır. Beyinde riske yol açan ve hayvanin korneasını göz yuvasından fırlamasına neden olan enfeksiyonun bir an önce engellenebilmesi için 10 gün bakim ücreti olan 300 YTL (300 milyon TL) ve hayvanin yaşamının kurtulması için gerekli olan ameliyatın gerçekleşmesi için 850 YTL (850 milyon TL) tutarındaki toplam 1150 YTL (1 milyar 150 milyon TL)'lif bakim ve operasyon bedelini derneğimizin karşılamasına katkıda bulunmak isteyenler bağışlarını aşağıdaki hesap numaralarına yatırabilirler...
Kedinin durumu hakkında bilgi almak isteyenler, 0.212.2788887 notu telefondan Vet. Hek. Aykut Mutlu ile görüşebilirler...
Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği
E-posta Adresi : haykor88@yahoo.com Hesap Numarası : Garanti Bankası, Sarıyer Şb. 6299410 TL Hesabı Şube Kodu: 142 Adres : Dede Korkut Sok. No:3 Büyükdere Diğer Hesap No.: Garanti Bankası,
Sarıyer Şb. 9096470 USD Hesabı Garanti Bankası, Sarıyer Şb. 9096469 Euro Hesabı
*** Sevgili Burak , yazını yayınlıyorum…ve seni de bu çabaların için kutluyorum…eminim okurlarım arasından bu çağrına karşılık gelecektir…üstelik bir minik hayatı kurtarmak için çok büyük bir para değil bu gereken…
****
Düşünün ki, karşınızdaki can, sizden medet umuyor... Çünkü o güne kadar hep siz beslemişsiniz elinizle onu. Hep okşamış, sevmiş, tüm acılarını dindirmiş, yaralarını sarmış, her şeyden ve herkesten tıpkı bir ananın koruyuculuğuna bürünüp, gözetmişsiniz onu. O da bunun bilincinde...yine size dikiyor o güzelim gözlerini... " Anne canım yanıyor, hastayım galiba...ama sen beni yine iyi edersin, değil mi?" diye soruyor size... Size öylesine inanılmaz bir sevgi ve güven duyuyor ki...İnanıyor mutlaka ona bu badireyi de atlattıracağınıza... Ama işte olmuyor....kahroluyorsunuz bu bakışlar karşısında ama, ilk defa gücünüz yetmiyor... Çünkü ömür sona gelmiş, yaşam vadesi dolmuş... Böbrek hastalığı bahane...
Onun için herkes seferber oldu… ABD den sevgili Gamze, Sevgili Ebru, İzmir den sevgili Melih, İstanbul dan sevgili Pınar, Zeynep; Yedikule barınağından sevgili Tolga ilaçlar koşturdular, hiç yanımdan ayrılmayan sevgili Havva kendini bize adadı, ve de tabii en büyük yükü omuzlayan, oğlum kadar sevdiğim, kimselere benzemeyen güzel ruhuyla, tertemiz yüreğiyle sevgili Pets Veteriner Kliniğinden Kudret Çığ… Ultra sonografi uzmanı Sevgili Fikriye hanım… Pako sayfası yazarı, diyetisyen- veteriner Talat bey, hepsi canla başla uğraştılar Kuki’m için… Onları yanımda hissetmek bu en acı ve üzüntülü günlerimde tek tesellimdi.
Kuki’min kaybı üzerine düşündüm… Belki beni anlamakta zorlananlar olur ama, hayat boyu anne ve babanıza kırılıyor, nankörlük görebiliyorsunuz. Evladınıza, kardeşlerinize kırılıyor, nankörlük görebiliyorsunuz…ama geriye dönüp baktığınızda bir dört ayaklı dostun, o sonsuz sevgisinden başka bir şey gelmiyor aklınıza…
Ne garip tecellidir ki, daha bir yıl bile olmadı, annemi kaybedeli, 4 ay önce ise kapı komşum en yakın arkadaşım Asu kansere yenildi…. Ve de şimdi Kuki. Umarım öte alemde hepsiyle buluşuruz…Tanrım; lütfen bana kaldıramayacağım kadar acı verme, biraz daha şefkatli davran bundan sonra…
*****
Rumuz :
Altındağ’daki anne köpek
Vet. hek. Burcu Işıkalp
Bu onların hikayesi. Bizimle aynı dünyada yaşayan, aynı
havayı soluyan, ve bizlerle aynı acıları yaşayan bir sokak köpeğinin
hikayesi. Biz insanların tahammülsüzlüğünü, tekmelerini,
kalıtsallaştırılmış sevgisizliğini yaşayan bir anneyle yavrularının
öyküsü.Doğurmasına neredeyse 3-5 gün kalmış,zayıf çelimsiz bir kangalın
öyküsü.
Önce karnında taşıdığı yavrularını doğurmak için kendisine
güvenli, korunaklı ve belki de biz insanların gözünden mümkün olduğunca
ırak bir yer arıyor. Metrelerce uzunluktaki, kat kat dip dibe konmuş
binaların arasına sıkıştırılmış ufacık bir bahçeyi yer seçiyor kendisine.
Günlerce aç kalmanın, yorgunluğun, tedirgin geçen uykuların sonrasında anne
olmanın, dünyaya dört minik yavru getirmenin buruk sevincini yaşıyor. Ama
sadece üç gün katlanıyor apartman ahalisi ona ve yavrularının komşuluğuna.
Sanki bir katil, bir hırsız, gözü dönmüş bir cani varmış gibi karşılarında
endişeye
kapılıyorlar. Çünkü alışkın değiller kendi türlerinden kendi soylarından
farklı olanı görmeye. Belediyeyi haberdar ediyorlar. Görevliler vatandaşı
mutlu edebilmek için seferber oluyor. Anneyi alıp götürüyorlar.
Bulamıyoruz, haber alamıyoruz. Fakat sağır ve dilsiz bir kız çocuğu
anlatıyor bize
gözleriyle olanları ,elinde 4 bebekle kapımı çalarak. Belediyeden geldiler
ve alıp götürdüler diyor bizlere. Saat 17 sularında belediye veteriner ,
işlerini telefonla arıyorum fakat köpeği almadıklarını iddia ediyorlar. Ne
ilginçtir ki; anne köpek, ertesi gün sabahtan geliyor bebeklerini doğurduğu
bahçeye.Anneye bebeklerini tekrar teslim ediyorum. Artık anne bu bahçede
kendini ve bebeklerini güvende hissetmiyor.. Hem gözlerden uzak hem de daha
güvenilir olan Ortopedik Engelliler Okulunun arka bahçesinde çalılıkların
içine yeni yuvasını yapıyor ve bebeklerini tek tek taşıyor yeni evlerine.
Rumuz :
Evde köpek beslemenin haram olduğu söylenemez.
Prof. Dr. Ali Osman Ateş
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi -Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı"
"Çok Değerli Arkadaşlarım,
Önce hepinize saygılar sunuyorum. Merhametli bir dünya oluşturma çabalarınızda başarılar diliyor, gerekli yasal düzenlemelerin yapılıp, bizlerin resmen göreve davet edildiği bir süreçte gayretlerinizi daha da artırmanızı arzu ediyorum. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Çeker'in basınımızda yer alan ve bizleri üzen "köpek giren eve melekler girmez" terzindeki açıklaması nedeniyle sizlerin zaten bildiği bazı konuları hatırlatma gereği duydum.
Değerli arkadaşlarım,
Toplumumuzda halkımızın bir kesiminin köpeklere olumsuz bakışının nedeninin bu uydurma hadisler olduğu çok açıktır. İnsanlarımızın bu zavallı hayvanlara güzel bir bakış açısı geliştirebilmesi için, mevcut olumsuz durumun bozuk kültürel temellerinin ortadan kaldırılması ve genç kuşaklarımıza işin doğrusunun öğretilmesi gerekir. Aksi takdirde bu problemler her alanda sürer gider. Profesör Dr. Sevgili Ercan Saruhan hocamızın çok güzel belirttiği gibi, biz bu konuyu akademik küçük kitapçığımızda açıkladık. İlgili çalışmayı, makale formatında hakemli bilimsel bir dergi olan Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi'nde de yayımladık. Adı geçen çalışmayı kendim yaptığım için söylemiyorum, ancak gerçekten çok orijinal ve çok kıymetli bir araştırmadır. Sadece Türkiyemizde değil, İslam Dini referans alınarak dünyada henüz böyle bir çalışma şimdiye kadar yapılmamıştır. Amatör bir ruhla hazırlanan bu araştırmanın, merhametin ülkemizde hakim olmasından başka herhangi bir amacı ve beklentisi yoktur. Bu çalışmayı hazırlayan Profesör Ali Osman Ateş'in uzmanlık alanının, Hadis Bilim Dalı olduğunu da sizlere anımsatmak isterim.
Değerli arkadaşlarım,
Kıymetli vakitlerinizi alarak sizi sıkmak istemem, ancak bazı temel ölçütleri size vermek isterim. Şunu hepimiz bilmeliyiz ki, çağımız, hiç bir sorgulama ve eleştiriye tabi tutmadan 1200 sene önce yazılmış kitaplardan bir takım görüş ve rivayetlerin topluma gelişigüzel aktarılma dönemi değildir. Kanaatimce böyle yapanlarımız yanlış yapıyor ve topluma karşı sorumlulukları olduğu bilinciyle hareket etmiyorlar. Şunu hepimiz biliyoruz ki, günümüzde bir müslümanın Kur'an konusundaki problemi, anlama ve yorumlama problemidir. Geçmiş çağlarda Kur'an'ı tefsir edip yorumlayanların da, yaşadıkları çağın kültürel birikimiyle donanmış insanlar olduklarını, onların görüşlerinin de hatalı olabileceğini, eskiyebileceğini unutmamalıyız. Böyle olunca Kur'an'ın çağımıza uygun yorumunun yapılması, akademik bir zorunluluk olduğu kadar, toplumumuza karşı da bir borçtur.
Yüce Dinimiz İslam'ın ikinci kaynağını oluşturan HADİSLERE gelince, burada da Müslümanlar olarak karşımıza iki problem çıkmaktadır. İlk problem, hadis dediğimiz bu sözleri gerçekten Hz. Peygamber söylemiş midir? Yoksa başkalarına ait olan bir takım sözler, görüşler O'na isnat edilmiş midir? Uydurulan bir takım yalanlar, Hz. Peygamber'in ağzından çeşitli kitaplara doldurulmuş mudur? Biz bilim adamlarına düşen, çeşitli bilimsel yöntemlerle Hz.Peygamber'e ait olan gerçek hadislerle, O'nun adına uydurulmuş yalanları birbirinden ayırmak, toplumu da bu konuda aydınlatmaktır. Kısacası bu konudaki ilk problem KAYNAK PROBLEMİ'dir. O yüzden bizler, kitaplarda gördüğümüz bir rivayet ya da bilgiyi eleştiri süzgecinden geçirmeden topluma aktarmayız. Makale veya kitaplarımızda kullanmayız. Hz. Peygamber'e ait olanla olmayanı ayırt edebilmek, bu çok önemli bir konudur. Her İlahiyatçının bu konuda aynı başarıyı gösterdiği elbette söylenemez. Hadisler konusunda karşımıza çıkan ikinci önemli problem ise, aynen Kur'an konusunda olduğu gibi, Anlama ve Yorumlama Problemidir. Hz. Peygamber'e ait olduğu kesin olan hadisleri doğru bir şekilde anlamlandırıp yorumlayabilmek, buradan toplumumuza mesajlar çıkarabilmek. Bu husus da elbette çok önemlidir. Yanlış yorumların, yanlış anlamlandırmaların Hz. Peygamber'in yanlış anlaşılmasına sebep olacağı açıktır.
Sevgili arkadaşlarım,
Hz. Peygamber'e ait hadisleri iyi tespit edemez, O'na ait olmayanları ayırt edemezsek, örneğin, karşımıza merhamet ve sevgiyi emretmeyen bir din, hayvanları/köpekleri sevmeyen, bunların yanımızda bulundurulmasını şiddetle yasaklayan bir peygamber anlayışı çıkar ki, bunun yanlışlığı çok net bir biçimde ortadadır.
Bir akademisyenin, sonuçta gerçek peşinde koşması gereken hepimizin görevi, araştırmacı bir ruha sahip olmak, bir konuda araştırmadan, eleştiri ve sorgulama sürecinden geçirmeden acele ile peşin ve kolay hükümler vermemektir. Günümüzde bir hekim, gerekli tıbbi tetkikleri yaptırmadan hastasına nasıl ki teşhis koymuyorsa, bir ilahiyatçı da iyice araştırmadan, eleştiri ve sorgulama süzgecinden geçirmeden, günümüzde o konuyu önceden araştıranlar var mı, hangi sonuçlara varmışlar diye en küçük bir zahmete katlanmadan bir konuda konuşmamalıdır. Hele hele sanki o devirde yaşıyormuşuz gibi, bin sene önce yazılmış kitaplardan gelişigüzel nakillerde bulunmamalıdır.
DOHAYKO'nun ilgili kitapçığında kaynaklarıyla birlikte yazıldığı için, köpek giren eve melekler girmez konusunun ayrıntılarına girmek istemiyorum. Arkadaşlarımız zahmet edip oradan okusunlar. Bölgelerinde sponsorlar bulup, kitapçığın yeni baskılarının yapılmasına katkı da bulunsunlar. Kitapçıktan, benim ya da Dohayko'nun herhangi bir maddi çıkarı asla söz konusu değildir. Ancak şunu bir kez daha yenileyeyim ki, köpek bulunan eve meleklerin girmeyeceğinden bahseden rivayetler güvenilir değildir. (Bakın bunlara rivayetler diyorum, fakat hadis demiyorum, çünkü bunların Hz. Peygamber'e ait oluşu söz konusu değildir, kendilerinde kaynak problemi vardır. Ayrıca aklınıza, mantığınıza, bilginize aykırı düşen şeylere hadis dememenizi, araştırmanızı sizlere öneririm). Bu rivayetlerle amel edilmez, bunlar dinde delil olmaz. Bunlara dayanılarak evde köpek beslemenin haram olduğu söylenemez. Ayrıca hepimiz bilmeliyiz ki, Dinimize göre meleğin girmediği yer yoktur. İnsanın işlediği davranışlarını yazan Kiramen Katibin Melekleri (Yazıcı Melekler), Hafaza Melekleri (Koruyucu Melekler) de insanın yanından hiçbir zaman ayrılmazlar.
Sabrınız için teşekkür eder, hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım.
Rumuz :
Basında yeniden reklamları çıkan kürk modasının hayvan katliamına neden olduğu unutuluyor.
Son günlerde çeşitli basın organlarında yer alan kürk endüstrisinin gizliden ve açıktan reklamının yapıldığı haberler üzerine, dünyadaki bütün canlıların istismarına karsı tepki geliştiren insanların oluşturduğu doğa sever bir oluşum olarak bu açıklamayı yapmaya karar verdik. Gazete ve televizyonlarda yayınlanan haberlerin hepsi kürk tüketimini desteklemeye yöneliktir; gerçeklikten uzak ve taraflıdır.
Kürk üretimine ve kullanımına karsı olmamızın ilk ve en önemli sebebi 15 Ekim 1978'de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi' nde yer alan ilk maddede belirtilen “Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler” ve hemen akabinde yer alan “Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır.'' maddelerinde yer alan düşünceleri tamamen benimsememiz, doğal yaşamın bir bütün olduğunu ve en küçük halkasının yok olması halinde ne gibi bedeller ödeyeceğimizin farkında olmamızdır.
Bunun yanı sıra gerçek kürk ve deri kullanımının seri katliamdan para kazanan tacirleri güçlendirmek anlamına geldiğine inanıyoruz. Her yıl milyonlarca hayvan kürkleri için akıl almaz yöntemlerle öldürülmekte (boyun kırma, vajinadan elektrik verme...), boşalan kafeslerini yeni milyonlarca talihsiz türdeşleri doldurmaktadır. İlkelliği moda diye önümüze süren katiller, üzerlerine postunu geçirmek için katlettikleri hayvanların da kendileri gibi yavruları olan, yaşamak ve türünü devam ettirmek için uğraşan canlılar olduğunu görmezlikten gelmektedirler. Talebin büyüklüğü ise katillerin iştahını arttırmakta ve yeni katillerin piyasaya kazandırılmasına yardımcı olmaktadır. Bilimsel metotlar kullandıklarını iddia eden kuruluş ve hayvan üretim çiftlikleri ise hayvanlara zarar vermeden kürklerini çıkardıklarını -ekteki fotoğraflar ve videolarda görülebileceği gibi- iddia etmekte ve potansiyel tüketicilerin gözünü boyamaktadırlar.
Doğal yaşamın bir bütün olduğuna inanıyor ve türlerin tükenmesine neden olabilecek tüm müdahalelerin))) ekolojik dengeye vereceği zarara dikkat çekmek istiyoruz. Geçen günlerde yaygın medyada da yer alan “İskandinav kurtlarının sayılarının vahşi doğada sadece 2000 adet kalması haberi” nin buna iyi bir örnek olduğunu düşünüyoruz.
Siz basın mensuplarından ricamız, yukarıda belirtilen hususlarda kamuoyunu bilgilendirmeniz ve yayınlarınızda canlı yaşamına kast eden uygulamalara yer vermekten kaçınmanızdır.
Saygılarımızla;
www.kurkehayir.com
www.strayhearts.com
Rumuz : Benim küçük Teriyem
Küçük kızıma canı gibi bakabilecek, sevgi dolu bir doktor arıyorum
Ablacığım, canım gibi sevdiğim bir dişi köpeğim var…Teriye cinsinde, beyaz bir kartopu… şu anda 4 yaşında ve ne yazık ki bazı sorunları var… karnında yumrular oluştu. Cinsel organında bazı tümör gibi oluşumlar var… Kadıköy’de oturuyorum, birkaç veterinere götürdüm. Ameliyat dediler, ama narkoz alması gerekiyor ve garanti veremediler… Eh ne yapalım, ameliyatta insanlar da ölüyor, dediler…benim ona bağlılığımı, sevgimi, tutkumu anlamadılar…
Bana gerçek anlamda hayvansever olduğundan emin olabileceğim, küçük kızıma benim kadar özen gösterebileceğine inandığın bir veteriner söylesene abla.…Senden rica ediyorum…hem de acele cevap ver..onu kaybetmek istemiyorum.
Rumuz : bahcekoy@yahoo.com
Minik bir kedinin hayatını kurtarmak için yardım edin
Merhaba,
Ben Bahçeköy Hayvan sever Çocuklardan Burak. Bu konuda yardımınıza ihtiyacımız var. Aşağıya eklediğim yazıyı yayınlayabilirseniz biz çocukların bulmuş olduğu bu hayvana en büyük iyiliği yapmış olacaksınız...
Sevgili Hülya hanım beni mahçup ettiniz…Hakkımdaki bu güzel düşünce ve temennileriniz için çok teşekkür ederim…
Asıl siz gençlerin önünde umarım çok güzel ve mutlu günler vardır…Hayvan, insan, ve her canlıya özen gösterilen, ayırım yapılmadan tüm canlılara sevgiyle ve saygıyla davranılan bir dünya umudumu hala kaybetmedim…sizler mücadelenizden sakın vaz geçmeyin…
****
Rumuz : Hülya Alpgiray
Sevgili Güzin abla,
Eminim okuyucularınız yıllardan beri beklediği sitelerine kavuştular. Ruhumuzu okşayan bir müzikle insanın kendisini evinde hissettiren, zengin içerikli siteniz çok güzel olmuş. INSAN olmanın faziletlerini tümüyle barındıran kişiliğiniz ise ülkemizdeki birçok çaresize ışık tutmakta.
Ülkemizde, tüm canlılara aynı mesafede duran, merhametin, sevginin, hoşgörünün simgesi haline gelen gazete köşenizden bizlere el uzattığınız için size minnettarız.
Kaleminize ve ruhunuza sağlık.
En derin sevgi ve saygılarımla,
Hulya
Alpgiray
Baskan
ASKOD
Aliağa Sokak Hayvanlarını Koruyanlar Derneği
http://www.askod.org
CVFA Turkiye temsilcisi
Rumuz : Meleklere Dair
Yaşadığımız bu dünyaya 4 ayaklı dostları sığdıramıyor muyuz?
Şu an o kadar mutsuz, üzgün ve duygusalım ki.... Zaten
adı bile içimi ürperten ancak bayramla özdeşleştirilen günleri yaşıyor
olmaktan gergin ve üzgünken sabah veterinerimizden aldığımız acı bir haberle
yıkıldım. Birkaç gün önce sokakta baktığımız iki kardeşini araba ezip tek
kalan bir yavru kediciği bacağının karın kısmında neredeyse vücudunun yarısı
kadar bir şişlikle veterinere götürmüştük. O da hayvancığın aldığı bir
darbeyle fıtık olduğunu ancak küçük olduğu için yüzde
elli yaşama şansı olduğunu ve kararı bize bıraktığını söyledi. Sonuçta böyle
yaşama şansı olmadığı için belki o yüzde elli şansı kullanır diye ameliyat
ettirdik, ancak bünyesi kaldırmadı.. üç gün sonra genel durumu bozuldu,
akşam elimin altında atan yüreciği bu sabaha kadar dayanmış ve belki de ona
bunu yapanların yaşarsa kimbilir daha neler yapacaklarının düşünerek
mücadeleden vazgeçip artık atmıyormuş. O kadar küçük ve güzeldi ki, bir isim
bile koyamadan gitti. Oysaki onların bizden bir talebi yok ki. Sadece
çöplerimizden bir lokma artık, sığınabilecekleri bir duvar dibi ve belki de
istedikleri en fazla şey bizlerin onları okşamaları....
Yine de bu hayvancıkları yaşadığımız dünyaya
sığdıramıyoruz maalesef, çok ACI.... Anneleri neredeyse dükkanımızın
kapsında doğuracakken alıp eve getirdiğim ve terasta küçük bir odacıkta
doğmalarını sağlayıp beş aydır baktığımız 5 tane tekir yavru misafirimiz
var. Daha toprak görmeyen, yiyeceği için mücadele bilmeyen..... Annelerini
kısırlaştırıp dükkanımızın civarına bıraktık, diğerleri ile bakmaya devam
ediyoruz. Ama bunlar o kadar sokağa yabancı ki, zaten bu yaşananlar da
sokakta onları neyin beklediğini göstermiyor mu?
LÜTFEN bu konuda duyarlı arkadaşlar, biliyorum hepinizde
birkaç hayvancık var ama ola ki eşiniz
dostunuz ister, nazınızın geçtiği birleri olur bu yavrucukları
sahiplendirelim. Bilmeyenler, siz niye
almıyorsunuz diyebilenler için; evimizde şu an onların haricinde hepsini
sokaklardan küçücükken aldığımız 11 tane kedimiz var, bunlara ilaveten üç ay
önce sokaktaki iki ayaklı yaratıkların dizini kırdığı, bin bir güçlükle
ameliyat ettirdiğimiz ve sokağa bırakmaya kıyamadığımız, bunca kedimize
rağmen bir odamızda baktığımız TARÇIN adında bir köpecik var. Hala ona da
işyerinin veya evinin bahçesinin bir köşesinde yer açacak birilerinin
olmasının dileyerek bakmaya devam ediyoruz. Ama inanın artık tükendim,
gerçekten maddi gücüm yaptıklarımı çoktan aşıyor. Sakın yanlış anlamayın
isteğim maddi yardım değil sadece bu hayvancıklara sıcak birer yuva.
Yüreğimin acısını ancak bu hafifletecek, onların güvende olmaları.......
Sevgiyle…
PERVIN D.
Sevgili hayvansever dostum, bu mektubuna bir yorum yapmam gerekmiyor biliyorum…ama son günlerde aldığım haberler, bazı insanların acımasızlığının son sınırlara dayandığını gösteriyor ne yazık ki… Sevgili dostum, Lale Halimoğlu’ndan aldığım haberler korkunç…Sıvas barınağında köpeklere hem vahşice eziyet edilmiş…hem de katledilmiş…gönderdiği fotoğraflar normal bir insanın yüreğinin kaldırabileceği gibi değil…yavruların deşilmiş minicik vücutları, parçalanmış kolları bacakları…Ve bunları içimizden birileri yapıyor…barınağa nasıl girdikleri de belli değil…Lale Halimoğlu “ insan olmayı reddediyorum” diyor… ne diyebilirim ki?
****
16 yıllık dört ayaklı can dostum Kuki bizi terk etti.
Köpeğim Kuki’den size sık sık söz ederdim… Röportajlarımda bile hep onunla beraberdim.…onsuz bir anım yoktu, 16 yıldır hiç ayrılmamıştık… O benim can yoldaşım ve minik yaramaz bebeğimdi… Ama her şey bitti, artık can dostum yok... Ne yazık ki tüm çırpınışlarımız fayda etmedi. O da ben de var gücümüzle direndik ama, olmadı…O da sanki benim gibi, ölümü hiç düşünmemişti. Meğer Ben Kuki’min ölebileceğini hiç aklıma getirmemişim...ne garip...sanki ben var oldukça o da yanımda olacak sanmışım... Onun arkasına kalabileceğimi düşünmek bile istememişim, O öyle, yine pırıl pırıl kızıl tüyleriyle, üzüm tanesi kara gözleriyle bana bakarken, çocukluğundaki gibi canlı ve hareketli, bazen inatçı, bazen edepsiz ama hep çok akıllı ve benim en yakın dostumken, yaşını hiç hesaba katmamışım… Bir köpeğin ömrünün en fazla 16 / 17 yaş olduğunu akıl edememişim.
Bu yüzden aniden hastalandığında ölümü yine konduramadım ona… Ama şu bir ay içinde her şey bitti işte.
Kolay değil bir canın noktalanmasına karar verebilmek; hem de en sevdiğin varlıklardan birinin canı bu.... Böylesine bir güce sahip değil aslında insanoğlu... Böyle bir karar almak omuzların taşıyamayacağı kadar korkunç bir yük... Fakat acı karşısında öylesine aciz hissediyorsunuz ki kendinizi... öylesine çaresiz ve öylesine güçsüz ve yetersiz hissediyorsunuz ki...