1 Günde Panik Atağa Son
OfelyaThomas Hipnoyerapi kliniği ( Med+Plus),1 günde Panik atağa son seminerleri ile bu kabusa son veriyor.
Pek çok panik atak hastası bu durum hakkında yeterince bilgi sahibi değildir ve neden- sonuç ilişkisinin de farkında değildir.Panik atağın belirtileri ve neden ortaya çıktığını ve tabi ki başa çıkma yollarını bilmez.
Normal populasyonun % 5 de görülen bu durumun sadece kendinde olduğunu zanneder ve çoğu zaman kimseyle paylaşılmaz. Anksiyete bozukluğu ve panik atak birbirleri ile bağlantılıdır. Bunların zihinsel hastalıklar olmadığını bilmek çok önemlidir. Bunlar davranış durumlarıdır ve bunun nedeni duyu organlardan kaynaklanan endişe sinyallerinin ufak değişikliklere uğrayarak beyine ulaşmasıdır.Aslında insan hayatını korumaya yönelik ‘savaş yada kaç’ mekanizmasının saatinin şaşması nedeniyle ortaya çıkar. Anksiyete bozukluğu ve panik atağın belirtileri hasta için çok gerçekçidir ve korkutucudur.Her ne kadar belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterse de; kalp hızında artma, hızlı ve derin nefes alma veya nefes alamama hissi,boğazda yumru hissi, el ve ayak parmak uçlarında uyuşma gibi fiziksel belirtilerle birlikte konturolu kaybetme korkusu, gerçekle bağlantının kopması korkusu, toplum içinde bayılma korkusu gibi endişelerde olabilir. Bunun sonucu olarak insanlar panik atak belirtilerini tekrar yaşamaktan korkarlar ve hayattan zevk alarak yaşayamazlar. Her zaman endişeli ve stresli olma konusunda günümüzde insanlar koşullandırılmış ve programlanmışlardır, taki bir şey olana kadar. Bunun sonucu olarak en ufak bir endişeli düşüncede hislerimiz panik atak durumuna geçmemiz için sinyaller yollarlar.Yani panik atak genelde günlük stress seviyesi normalin üstünde olan veya öyle algılayan kişilerde daha sıktır ve bazı kişilik özellikleri ile ilgilidir. Panik atak vakalarının üçte birinde altta yatan, uzun süreli , tedavi edilmemiş depresyon yatar. Tedavi edilmeyen panik atak vakalarının üçte biride agorafobi dediğimiz açık alan korkusuna (evden çıkamama) dönüşebilir.Kişinin özel ve iş hayatını çok yakından etkileyen bir durumdur.
Ve çok iyi haber....1 günde paniğe son kliniğiyle bu kabus hayatınızdan tamamen çıkıp gidebilir.
Seminerimizde farkındalık anahtar, bilgi de güçtür prensibinden yola çıkılır. İlk olarak yanlış yorumlamayı atmamız ve panik atak ile ilgili söylentileri önyargıları, beyin yıkamaları kaldırmamız gerekiyor. Yaklaşık dört saat süren seminerde , herşeyden önce yaşam kalitenizi çok olumsuz etkileyen ve pek çok kişinin hayatını alt üst eden düşmanınızı tanıyacaksınız.Paniğe son tekniklerini ve ömür boyu bu durumla bir daha karşılaşmamanız için yapmanız gerekenleri öğreteceğiz .Seminer sırasında bu teknikleri tek tek uygulayıp ; nasıl çalıştıklarını göreceksiniz. Seminerde hangi egzersizlerin, hangi diyetin size yardımcı olacağını ve takıntılı sıkıntılı düşüncelerden kurtulma yollarını,düşünce alanı tedavisini, evet-hayır NLP tekniğini öğreneceksiniz .Seminer sonrası , bir hafta ara ile iki tane hipnozla destek seansımızla paniği tamamen yaşamınızdan çıkarıyoruz.Amacımız hayatınızdaki kontrolü geri kazanmak için gereken yetenekleri ve yeni davranışları elde etmenizi sağlamaktır.
Evet,siz panik atakla doğmadınız.Sizin içinizde beraber doğmadığınız her durumu değiştirme gücü var.Gelin bu gücü birlikte ortaya çıkaralım.
Evet,bu mümkün.
Keyifli günler dileğiyle.
Sağlıcakla Kalın.
Dr.Ofelya Cabral
0312-447-0567 , 0505-665-0792, www.ofelyathomashipnoz.com
********************************************************************
********************************************************************
Makula (Sarı Nokta) Hastalığının Tedavisi Mümkün mü?
SORU:
Sevgili Güzin Abla,
Makula (sarı nokta) hastalığım var. Görmelerim iyice azaldı. Artık ekmek almaya bile dışarı çıkamıyorum. Bir süre önce ege illerimizden birinde bu hastalıkla ilgili sülük tedavisinin yapıldığını duydum. Kardeşimle beraber gittim, sülükleri şakağıma yerleştirdiler, fakat hiçbir faydasını göremedim. Çok kirli bir yerdi, gittiğime pişman oldum. Dünya kadar da para verdim, paramla da rezil oldum. Ayrıca bazı yayın organlarında akupunktür tedavisinin de kalıtsal retina hastalığına iyi geldiğini duydum. Beni bu konularda aydınlatır mısınız?
YANIT:
Tıp, hasta kişilere kanıta dayalı tedavi sunmak zorundadır. Birçok göz hastalığında olduğu gibi, makula (sarı nokta) ve retina hastalıklarında modern tedavi yöntemlerinin göz hekimleri tarafından uygulandığı ülkemizde, maalesef hala çağdışı yaklaşımlarla göz hekimi olmayan doktorlar tarafından hastaların tedavi edilmeye çalışıldığını duymaktayız. Sülük kullanımının tıpta yeri yoktur, Sağlık Bakanlığımızın bu konuda duyarlı olduğu ve böyle tesislerle ilgili adli takibat için başvuruda bulunduğu bilinmektedir. Akupunktür yönteminin de kalıtsal retina hastalıklarını tedavi ettiğine dair uluslararası literatürde güvenilir tek bir bilimsel yayın dahi yoktur. Ülkemizde oftalmoloji (göz hastalıkları) bilim dalı çok ileri düzeyde olup yurtdışından çok sayıda göz hastası tedavi için başvurmaktadır. Türkiye’de üç binin üzerindeki göz hekimi, modern göz hekimliğini başarılı bir şekilde icra etmektedir. Okurunuz olan hastanın gerekli tedavi için bu konuda uzman bir göz hekimi bulması zor olmayacaktır. Makula hastalığı için son zamanlarda çok başarılı olabilen yeni uygulamalar gerçekleştirilmektedir.
Doç.Dr.Yusuf Durlu
Organik Bitkiler Saç Dökülmelerini Nasıl Önlüyor?
Bitkilerin saç sorunlarında oluşturdukları tedavi edici etkiler uzmanlarca onaylanıyor.
Doğadan uzak, bedenimize aykırı hayat tarzı saç dökülmesi (alopesi), kepeklenme, aşırı yağlanma (seboreik dermatit) , sedef, egzama, vitiligo gibi saçlı deri sorunlarına yol açıyor. Özellikle sentetik saç boyaları, cilalar, köpük ve benzeri ürünler allerjen ve tahriş edici etkileriyle saç folikülünde kalıcı hasarlar bırakabiliyor.
Tüm dünyada araştırma laboratuarları saç sorunlarını gidermek için yoğun olarak çalışırken aslında gerçek çözüm sertifikalı organik bitkilerin vitamin ve minerallerinin doğru bir şekilde formüle edilmesinde saklı.
Bu bitkiler saç köklerimize en doğal bakımı yaparken içerdikleri vitamin ve minerallerle saç folikülünün yeniden canlanmasını sağlıyor. Organik hidrosollü ürünler organik bitki özsuları ve esansiyel yağlarıyla dökülmeyi önlerken saçların hızlı uzamasına da yardımcı oluyor.
Kullanmadan önce şampuanınızı sorgulayın !
Saçlarınız tutam tutam dökülüyor, kepekleniyor, cansız ve kuru bir hal aldı. Bir dolu yeni formül okudunuz, denediniz. İstediğiniz çözüme ulaşamıyorsunuz, neden ?
Özellikle şampuanlar, içeriğine hiç dikkat etmeden kullandığımız kişisel bakım ürünlerinin başında geliyor. Şampuanımızı alırken çok önemli bazı noktaları gözden kaçırmayalım.
Herbalist ve doğal terapi uzmanı Işık Kırgız tüm dünyada doğadan gelen özellikle organik sertifikalı bitki hidrosolleri kullanılarak üretilen bakım ürünlerinin önem kazandığını, tüketici gruplarının paraben, phtalate, silikon, SLS, SLES gibi tahriş edici sentetiklere karşı savaş açtığını belirtirken kozmetik kullanımında aşağıdaki noktaların önemine değiniyor .
Paraben ve renklendiricilere dikkat
Saçımızı yıkayalım, bakım yapalım, onaralım derken harcıalem bir şaç bakım ürünüyle saç kökümüzü ve saçlı derimizi tahriş etmemeye dikkat etmeliyiz. Saç bakım ürünlerinde yer alan köpüren maddeler, renk ve koku vericilerin cildimizin asit dengesini bozan veya allerjen etkileriyle cildimize ve saç folikülüne zarar veren kimyasallar olmamasına dikkat edelim.
Organik bitkilerle kalıcı onarım
Formülünde bitki özsuları ve esansiyel yağları barındıran ve saç köklerine doğal bakım yapan, dökülmeye karşı organik sertifikalı bitkilerden elde edilen hidrosol bazlı şampuan ve duş jellerini tercih etmeliyiz.
Tam organik bitki özsuları ve esansiyel yağlar dökülmeyi önlerken saçların hızlı uzamasına, saçlı derideki sedef, egzama, yoğun dökülme ,aşırı yağlanma, kepeklenme, kuruluk ve cansızlık gibi sorunların doğal olarak çözümlenmesine yardımcı oluyor.
-Dökülmeyi önleyemiyorsanız
Aşırı stres, yanlış beslenme, genetik ve hormonal etkiler, sağlık sorunları, uzun süreli ilaç kullanımı ve sık boyatma saç dökülmesinin başlıca nedenleri.
Organik hidrosollü şampuanın içerdiği lavanta, ısırgan ve adaçayı saç dokusunun kısa zamanda yenilenmesini sağlar. 8-12 yıkamada saç dökülmesi durur. Kalıcı sonuç alınabilmesi için haftada 2-3 gün kür halinde uygulanmalıdır.
-Saçlarınız güneşten, denizden çok kurudu ve yıprandıysa
Organik ısırgan, lavanta, defnenin yanısıra özellikle adaçayı, biberiye ve buğday proteini saçların hızla yenilenmesi, parlak ve canlı bir görünüm alması için çok uygundur.
-Saç diplerinizde iri kabuklu kepekler oluşuyorsa
Organik hidrosolde (bitki özsuları ve esansiyel yağları) bulunan özellikle organik ısırgan, adaçayı ve lavanta kepeklenmeye karşı etkilidir. Antiseptik ve dezenfektan etkileri bilinen defne ve kekik saç diplerindeki iri kabuklu kepeklerin zamanla azalmasını sağlar.
-Saçlarınız çok çabuk yağlanıyorsa
Androjenlerin neden olduğu aşırı sebum üretimi özellikle erkek tipi saç dökülmesinin en yaygın nedenidir. Bitki hidrosolünde bulunan kekik, biberiye ve lavanta saçlı derinin aşırı yağ salgılamasını önler. Saçın yağ dengesini ayarlar.
-Doğumdan sonra saçlarınız çok dökülüyorsa
Özellikle hamileler ve doğum sonrası saç dökülmesinden şikayet edenler için organik sertifikalı bitkilerin özsuları ve esansiyel yağları ideal. Bitki hidrosolünde bulunan organik ısırgan ve biberiye saç köküne direkt etki ederek kan dolaşımını hızlandırır. Ayrıca buğday proteini saçlı derinin onarımına yardımcı olur.Dökülen saçların yeniden artışını sağlar.
-Saç diplerinde sivilceler oluşuyor ve kaşınıyorsa
Gündelik stres, ilaç kullanımı, aşırı yağlanma, yanlış saç bakım ürünü kullanımı gibi nedenler sivilce ve kaşıntıya neden olabilir. Organik biberiye ve organik defne saçlı deride oluşan sivilce ve kaşıntıların kısa zamanda azalmasına yardımcı olur.
Saçlarınızda sedef veya egzema varsa
Organik hidrosolde (bitki özsuları-yağları) bulunan özellikle ısırgan ve lavanta sayesinde sedef , egzema gibi sorunlar zaman içerisinde iyileşme gösterir. Haftada 2-3 gün kür halinde kullanıldığında kalıcı sonuçlar daha kolay alınır.
Saç ekimi öncesi ve sonrası organik hidrosol kullanımı
Günümüzde finasterid, minoxidil (rogaine) gibi ilaçla tedavi yöntemlerinin yanı sıra gelişen tekniklerle saç ekimi yöntemleri de mevcut. Bazen ilaçla tedavi ve saç ekim teknikleri beraberce uygulanıyor.
Fue (Follicular Unit Extraction) yöntemiyle saçı veren ve alan bölgeler belirlendikten sonra mikro iğnelerle saçlı bölgeden köklerin bir kısmının saçsız bölgeye nakli mümkün olmaktadır. Fut (Follicular Unit Transfer) yönteminde ise verici (yani saçlı) bölgedeki foliküller birer şerit halinde çıkarılarak mini ve mikro graftlere ayrıldıktan sonra yine saçsız bölgeye steril ortamda implante ediliyor. Tahriş edici olmayan ve hipoallerjen organik hidrosollü bir saç bakım ürününün kullanımı bu noktada çok önem kazanıyor.
Sertifikalı organiklerle genç ve güzel kalın
İçerisinde tümü organik ısırgan, defne, biberiye, adaçayı, lavanta gibi bitkileri barındıran organik hidrosollü ve sadece eczanelerde satılan Organicum şampuanın 8-12 yıkamada saç dökülmesine karşı etkili olduğu klinik testlerle onaylanmıştır.
Kısacası sağlıklı ve gür saçlara sahip olmanın yolu tamamen doğal formüllerle hazırlanmış bakım ürünlerinden geçiyor.
********************************************************************
ERGENLİK DÖNEMİNDE DEPRESYON
·
Dağınıktır, unutkandır, aldırmazlar.
· Beklenenden fazla tepkiseldir.
· Beklenenden daha hassas ve kırılgandır.
· Hayat görüşü sizinkinden farklıdır ve zaman içinde değişebilir.
· Çocuk ve yetişkinden daha çok yanlışlar yapabilir ve risk
altındadır.
· Kendisine ve düşüncelerine saygı duyulmasını, ona çocuk gibi değil
yetişkin gibi davranılmasını bekler.
· Emir değil, açıklama ister.
· Kısıtlama değil, özgürlük (sınırları çizilmiş) ister.
· Dinlenilmek ve duyulmak, tartışma içinde yer olmak ister.
· Yanlışların yüzüne vurulmasını istemez çünkü o kendi dersini
alacak akıl ve bilince sahiptir.
· Kimse ile kıyaslanmak istemez, çünkü o kendisidir.
· Şefkat, sevgi, anlayış ve taktir
bekler.
Ergenlik Döneminde Depresyonun Belirtileri Nelerdir?
1-En az birkaç haftadır devam eden, olağan dışı;
-Keyifsizlik, neşesizlik,
-Huzursuzluk, hırçınlık, sinirlilik ya da içe kapanma, aldırmazlık
ve uyaranlara cevapsızlık.
-Uyku ve yeme alışkanlıklarında bozulma
(artma yada azalma),
-Ders başarısında düşme,
-Arkadaşlarına bile ilgisinin azalması,
-Sevdiği, hoşlandığı etkinliklere ilgisizlik,
-Ölme yada yaşamama isteğini dile getirme ya da notlar yazma.
-Tanımlayamadığı bir sıkıntı hali
olmaması.
2-Yanlış davranışlara yönelim riski artmıştır.
3-Tepkisel özelliği sonucu çoğunlukla kendi ve başkalarına zarar
verici davranışlara yönelebilir.
Kaygı ve huzursuzluğunu gidermek için sağlıksız çözümler arayabilir (alkol, sakinleştirici, uyuşturucu maddeler gibi)
Nedeni Nedir?
Bu nedenler her gençte depresyona yol açmaz, çocuğun biyolojik yapısı olayları yorumlama biçimi ve destek yetersizliği belirleyici rol oynar. Döneme özgü bedensel biyolojik değişimler depresyon oluşumunu kolaylaştırır.
Belirtiler Ne Zaman Ortaya Çıkar?
Buluğ çağı denilen 13 yaş ile başlar. Tüm ergenlik dönemi kızlar için 18, erkekler için 21 yaşa kadar sürer.
Ne Yapmak Gerekir?
1.
Ergenlik dönemi özelliklerini dikkate alarak yaklaşın.
2.
Yukarıdaki belirtilerden bir yada bir
kaçı varsa konunun uzmanına başvurun.
3.
Öğretmeni ile konuşup okul ve arkadaş ilişkilerindeki değişiklikleri
değerlendirin.
4.
Sakin olup, şefkatle ve güven sağlayıcı bir şekilde yaklaşın.
5.
Fazla bunaltmadan gözetim altında tutun.
Tedavi edilebilir mi?
·
Tedavi edilir ve tamamen eski haline döner.
· Her türlü tedavide (ilaç tedavisi, psikoterapi vb.) hekim ile
güvenli işbirliği tedavinin etkinliğini yakından etkiler.
· Ergenlerde ona rehber, örnek olabilecek ve gerektiğinde
yönlendirebilecek danışmana (terapiste)
gereksimin vardır.
· Depresyon bir akıl hastalığı değildir. Kalıcı değildir ancak
ailede varsa tekrarlayıcı olabilir.
Dr.Leyla
Dilek Mamçu ( İstanbul Polis Kliniği
Başhekimi )
********************************************************************
********************************************************************
********************************************************************
1 GÜNDE SİGARAYI BIRAKMAK
Sigara içme alışkanlığından kurtulmak çok güncel bir konu. Halen uygulanan pek çok değişik yöntemler her gün artan taleple karşı karşıya . Şöyle bir soru soralım kendimize. Eğer sigarayı bırakmak için harekete geçseydiniz nasıl bir yöntemle bırakmak isterdiniz? Kriterleriniz neler olurdu?Mesela etkili, kısa sürede sonuç veren , kalıcı ve kişinin ruhsal ve fiziksel yapısını en az etkileyen bir yöntem olduğunu bilseniz bu alışkanlığınızdan kurtulmaya öncelik verir miydiniz? Bugün size çok iyi bir haberimiz var.Burada kısaca açıklayacağımız teknikle, EVET bir günde ve yaşadığınız sürece bu alışkanlıktan kurtulmanız mümkün.gerisi size ve karalılığınıza kalmış.
Bu programın başarısının anahtarı, sigara içmeye duyulan psikolojik ihtiyacın ortadan kaldırılmasında yatmaktadır. Sigaraya olan fiziksel bağımlılığımız, sigara içmeğe ihtiyacımız olduğuna dair kendi kendimize ve çevremizin bize yaptığı beyin yıkamanın yanında önemsiz kalır. Bu yöntemimizle , sigara içmekle ilgili pek çok inanç ve bilginizin YANLIŞ olduğunu göreceksiniz. Mesela sigara içenlerin sigara içmekten keyif aldıkları , sigara içmenin sosyal bir alışkanlık olduğu , can sıkıntısına ve strese iyi geldiği , rahatlattığı ve konsantrasyonu artırdığı.gibi.Size insanların gerçekte neden sigaraya başladıkları ve devam ettiklerini açıklıyoruz. Ve sigarayı nikotin patchleri kullanarak veya azaltarak veya sadece iradenizi kullanarak bırakmaya çalışmanın niçin çoğu zaman işe yaramadığını bilmeye ihtiyacınız var. Size sizi tekrar başlamaya teşvik eden durumlarla ve nikotin yoksunluğu belirtileriyle başa çıkmanın yollarını açıklıyoruz.Tüm bu bilgilerin yanında çok etkili bir teknik olan NLP (Neuro Linguistic Programing) yi ve Hipnoterapi uyguluyoruz..NLP teknikleri verilen kararı destekleme ve güçlendirme konusunda yoğunlaştırılır. 2 destek hipnoz seansı ile kararlılık pekiştirilir. Bu seanslar 5 kişilik gruplara yapılır ve 6 saat sürer. Seans sonunda artık sigara içmek eski bir anı olmuştur, katılanlar için. Ve programa isteyenler için İngiltere den getirttiğimiz 6 şişe bitkisel su karışımı , 6 gün boyunca her gün bir şişe içmek üzere eklenebilir; nikotine olan isteği azaltmak için..Ayrıca bu tek seansta sigarayı bırakan ama zorluk çeken danışanlarımıza üç ay boyunca destek seansları var.. Bu yöntemle kilo almadan , kabus görmeden sigarayı bırakıyorsunuz. EVET, şimdi mümkün. Bir günde, yaşadığınız sürece sigara içmeyen birisi olabilirsiniz .Garantimiz, dünyada 12 yıldır var olan ve binlerce kişiye yardımcı olmuş, % 95 başarı istatistiği olan programımız.
Deneyin ve görün.
Evet, mümkün... Dr.Ofelya Cabral / medplusank@yahoo.com
Tel 312 447 05 67
ERKEKLERDE KISIRLIK SORUNU
Çocuk sahibi
olabilme sorununda, sadece erkeğe bağlı faktörler % 20 olup, ayrıca
yaklaşık % 40 vakada da erkekteki sorun kadındaki sorun ile birleşerek
çiftin çocuğunun olamamasına katkıda bulunmaktadır. Böylelikle, çocuk
sahibi olmakta zorluk yaşayan çiftlerin % 50-60'ında, erkekteki bir
sorunun kısmen de olsa sebepler arasında yer aldığı söylenebilir.
Erkekte kısırlıkla ilgili sorunlar, çok büyük bir çoğunlukla yapılan
sperm tahlilinden anlaşılabilirse de, bazı durumlarda özel tetkikler
gerekebilir.
Yukarıdaki oranlar göz önünde bulundurulduğunda çocuk sahibi olmakta
zorlanan her çiftin erkeğinin, eşi ile eş zamanlı olarak bir Ürolog-Androlog
tarafından değerlendirilmesi gerekliliği açıkça ortaya çıkar.
Erkek kısırlığına, bazıları ilaç veya ameliyatla tedavi edilebilen,
bazıları tedavi edilemeyen, bazıları ise henüz tamamen tanımlanamayan
çok değişik etkenler sebep olabilmektedir.
Tedaviler sonucu birçok erkeğin sorunu giderilerek, normal cinsel ilişki
ile çocuk sahibi olmaları sağlanabilmektedir .
Tedavisi olmayan durumların saptanması halinde ise, çift gereksiz
tedavilerin ekonomik yükü ve stresinden kurtarılabilir. Erkek kısırlığı,
bazı hallerde altta yatan ve hayatı tehdit eden ağır bir hastalığın da
ilk bulgusu olabilir!
SIK SORULAN SORULARA CEVAPLAR:
Bebeği olmayan
çiftler öncelikle ne yapmalı, Erkek mi kadın mı ilk olarak doktora
başvurmalı?
Çocuğu olmayan çiftler aynı süreçte tetkik edilmelidir. Kadınlar bir
Kadın-Doğum uzmanı erkekler ise bir Üroloji-Androloji
uzmanı tarafından eş zamanlı olarak değerlendirilmelidir. Bu iki uzmanın
iletişim içinde olmaları da çok faydalıdır. İlk başta direkt olarak özel
bir tüp bebek merkezine gitmek doğru değildir. Tüp bebek-mikroenjeksiyon
yöntemlerine başvurmadan daha kolay ve ekonomik olarak birçok çift
tedavi edilerek çocuk sahibi olabilmektedirler.
Erkek kısırlığının
nedenleri ve çeşitlerini maddeler halinde anlatır mısınız?
Erkek kısırlığı çok çeşitli nedenlerden ortaya çıkabilir:
hormonal nedenler, genetik-ailevi nedenler,
geçirilmiş iltihabi hastalıklar, geçirilmiş ameliyatlar, doğumsal
anormallikler, çevresel , kimyasal etkenler
vb. En sık görülen ve mikrocerrahi ile
olumlu sonuç alınabilen bir neden de yumurtalık damarlarında
varisleşme-yani varikoseldir.
Erkek kısırlığı
ilaçlara bağlı olabilir mi?
Eroin, morfin gibi maddelerin kullanımı ve vücut geliştirme çalışan
insanların doping için aldıkları maddeler,
çocuk olmasını engelleyebilir ve zorlaştırıcı etkilerde bulunabilir. Bu
tip ilaçlar kasları kuvvetlendirmek adına vücudun normal
hormonal düzenini bozar, dışarıdan bol
miktarda vücuda alınması sonucu bunların vücutta üreten hücreler ve
sistemler zayıflayarak devre dışı kalabilir.
Sigara kısırlık
nedeni olabilir mi?
Sigara sperm yapısı üzerinde olumsuz etki yaratır. Yapılan geniş sayıda
araştırmalarda sigara kullanan erkeklerde bu tip sorunların daha fazla
olduğu gözlemlenmektedir.
Alkol kullanımı
kısırlık nedeni mi?
Hayır sosyal anlamda alkol kullanımının spermler üzerinde bir etkisi
yoktur. Alkol de uzun süreli ve sık kullanımında sorun yaratır. Ancak
sigara alkolden daha zararlıdır. .
Erkeklerde
kısırlık nedenlerinden biri olan kanal tıkanıklığı nasıl oluşur?
Tüplerde tıkanıklık 4 farklı sebebe bağlıdır.
1-Zaman içerisinde gelişen kistlere bağlı olarak
tıkanıklıkortaya çıkabilir.
2- Doktor eliyle yani vazektomi denilen bir
doğum kontrol yöntemi sonucu tüplerin bağlanmasıyla gelişebilir.
3- Doğumsal olabilir. Genetik nedenlerle nakil yolları olan tüplerin
kısmen veya tamamen gelişmemesi sonucu ortaya çıkar.
4- Cinsel yolla bulaşan bazı hastalıklar sonucu da bu kanallarda
tıkanmalar oluşabilir. Gonore (bel
soğukluğu) gibi kadınlardan cinsel ilişki ile kapılan tedavi
hastalıkların edilmemesi sonucu kısırlık ortaya çıkabilir.
Tıkanıklık nedeni olan kısırlıkları artık özel
mikrocerrahi ve endoskopik yöntemler ile çoğu vakada başarı ile
giderip normal yolla hamile kalınması sağlanabilmektedir.
Cinsel yolla
bulaşan hastalıkları kişi kaptığı günlerde anlayamaz mı? Sadece çocuk
sahibi olamadığında mı anlaşılır?
Bu hastalıklar her zaman olmasa da çoğu kez belirti verir; mesela idrar
yaparken yanma, tıpkı nezledeki gibi idrar yolundan akıntı olması gibi.
Bu hastalıkların ilerlemesine yetersiz tedavi de sebep olmaktadır.
Eczaneden veya kulaktan dolma tavsiye ile bilinçsizce alınan ilaçlar
hastalığı tam olarak tedavi etmeyebileceğinden hastalık idrar yolundan
prostat ve testislere ilerleyerek kısırlığa yol açabilmektedir.
Tüberküloz yani verem hastalığı da kısırlık yapabilir.
Kabakulak kısırlık
yapar mı?
Kabakulak hastalığını ergenlikten sonra geçiren erkeklerin yüzde 30'unda
yumurtalıkta şişme ortaya çıkar; virüs yumurtayı da etkiler Eğer çift
taraflı olursa ve döl hücreleri üreten yumurtalar tamamen zarar görürse
kısırlık ortaya çıkar.. Bu hastalığı
çocuklukta geçirmeyenlerin ergenlik dönemi ve sonrasında kabakulak aşısı
olmaları, eğer hastalığa yakalanırlarsa da yumurta iltihabını önleyen
ilaçlar kullanmaları gerekir.
Tüm bu kısırlık
nedenlerinden hangileri tedavi edilebilir?
Erkek kısırlığının en sık rastlanan ve tedavisi mümkün olan nedeni
varikoseldir. Ergenlikte başlayan yumurta
damarlarındaki varisleşme giderek ilerler ve spermlerin sayı,
hareketlilik ve dölleme gücünü zamanla
düşürür. Geç kalınmadan ve özel mikrocerrahi
teknik ile ameliyat edilerek ortadan kaldırılabilir.
Mikrocerrahi yöntemin başarısı %99 un
üzerinde olup hastaların %80 i ameliyattan fayda görür. Eski yöntemler
ile başarısız varikosel ameliyatı
geçirenlere de mikrocerrahi teknik ile
düzeltme ameliyatı yapılabilir. Son 10 yılda yaklaşık 2000 kişiye
uyguladığımız bu yeni yöntem ile birçok hasta doğal yoldan çocuk sahibi
olmuştur. Ayrıca bu teknik ile aşılama ve tüp bebek yapılması gereken
hastalarda da döllenme oranları artmaktadır.
Meni kanallarında tıkanıklık saptanırsa bunu ortadan kaldırıcı mikro
cerrahi ya da endoskopik ameliyatlar da yapılabilmektedir.
Aşılama ne demek?
Erkeğin laboratuarda meni vermesi sonucu en iyileri seçilip bazı
kimyasal maddeler ile hareketlilik arttırılır. Aynı şekilde kadının da
yumurta sayı ve kalitesi ilaçlarla artırdıktan sonra aşılama işlemi bir
Kadın-Doğum uzmanı muayenehanesinde aşılama yapılabilir. Anesteziye
ihtiyaç olmadan erkeğin spermi bir çeşit enjektörle kadının rahmine
bırakılır ve spermlerin yumurtayı döllemesi
beklenir. Bu yöntem hem erkek hem de kadın kısırlığında kullanılır.
Varikoseli olanların bu işlem öncesi
tedavisi başarı şansını arttırır. Aşılama ve bu konuda hamilelik
oranlarını arttıran yeni bir teknik olan PAF-IUI
hakkında detaylı bilgiyi www.cocukistiyoruz.com
da bulabilirsiniz.
Sperme bağlı
kısırlık sorunları nelerdir?
Miktar azlığı, kıvamı bozukluğu, hücre hareketliliğinde düşüklük,
hücrelerin ölü olması ve iltihap gibi nedenler olabilir. Sperm
hücrelerinde yapısal bozukluk da görülebilir. Bunlar göz ile saptanamaz
uzman Androloji laboratuarlarında
mikroskopik analiz ile bu konuda özel
eğitimli teknisyenler tarafından değerlendirilir.
Kimin çocuğu
olmaz?
Yumurtasında hiç sperm hücresi olmayan erkekler çocuk sahibi olamaz.
Ancak ilerleyen teknoloji ve kök hücre çalışmalarının gelişmesi ile bu
sorunun da ortadan kalkacağı öngörülmektedir. Vücuttan elde edilen kök
hücre sperm hücresine farklılaştırılarak yumurtasında dahi hiç sperm
hücresi olmayanların çocuk sahibi olabilmeleri için çalışmalar
yapılmaktadır.
Türkiye'de
yapılamayan kısırlık tedavileri var mı?
Hayır, her ameliyat ülkemizde başarı ile yapılabilmektedir. Hatta vaka
çokluğu nedeni ile başarı oranları en ileri merkezlerin üzerinde
gerçekleşebilmektedir. Hastalara düşen bu konuda gerçekten uzman olan
kişilere ulaşmak, sadece maddi kaygı ile yapılan ticari uygulamalardan
sakınmaktır.
Çocuğum olmuyor
diyen bir erkeğin nereye başvurması gerekiyor?
Üroloğa hatta bir
Androloğa başvurması gerekiyor. Androloji
iki kollu bir bilim dalıdır. Bir kolu kısırlık yani
infertilite diğer kolu da impotans.
Yani erkeklik sorunlarıyla ilgilidir. Çiftler direk tüp bebek
merkezlerine değil önce doktorlara başvurarak tedavi olmalıdır.
Böylelikle birçok basit sorun tedavi edilir, doğal yoldan çocuk sahibi
olunabilir. Tüp bebek gibi pahalı ve komplikasyonlu
bir yöntem sadece gerek duyulan çiftlerde ve son çare olarak
uygulanmalıdır. Mesela yumurtasında kanser başlangıcı olan bir erkeğin
sperm sayıları azalır ve bu kişi bir Ürolog tarafından görülmeden tüp
bebek uygulamasına girer ise hayatı tehlikeye girer. Aynı şekilde basit
bir girişim ile düzelecek bir sorun da atlanabilir.
Tedaviye nasıl
başlamalıyız?
Aslında her ikisinin de aynı anda başvurması gereklidir fakat önce
erkeğin tetkiklerinin yapılmasında fayda vardır. Kültürel yapımız gereği
kısırlık söz konusu olduğunda hep kadınlar doktora gönderilmekte,
erkekler ancak en son aşamada gitmekte yada
hiç doktora gitmemeyi tercih etmektedirler. Öncelikle kadınların
kısırlığı son aşamasına kadar araştırılmakta hatta gereksiz yere birçok
tedaviler uygulanmaktadır. Çocuğu olmayan bir erkek önce
Androloji konusunda uzman bir Üroloji
uzmanına, bir Androlog’a başvurmalıdır. Önce
muayene, özel sperm ve hormon tetkikleri gerçekleştirilir.
Erkek kısırlığında tedavi basamaklar halinde uygulanır; başlangıçta
basit ve sebebe yönelik tedaviler tercih edilir. Sorun tam olarak
ortadan kaldırılarak çiftin evlerinde hamilelik sağlaması için ilaç
tedavisi, mikrocerrahi, endoskopi
uygulanabilir. Kesin tedavi olamasa bile erkeğin bu tedaviler ile
durumunun kısmen düzelmesi sağlanarak yardımlı üreme tekniklerinden daha
yüksek başarı ile faydalanabilecek hale gelmesi sağlanır. Uygun çiftler
kocanın laboratuarda hazırlanan spermlerinin jinekolog tarafından eşe
verilmesi (aşılama-inseminasyon) yönteminden
fayda görebilir iken durumu daha ağır olanlara mikroenjeksiyon-tüp bebek
uygulaması son çare olarak gerekebilir.
Mikrocerrahide uygun kişilerde fayda oranı %80 olup hamilelik
%40’a varabilmektedir. Aşılamada deneme başına % 20, tüp bebekte %25
hamilelik sağlanabilmektedir.
Günümüzde tam kısırlik durumu çok daha
nadirdir. Mikrocerrahi, endoskopi ve
yardımlı üreme teknikleri ile eskiden netice alınamayan durumlarda bile
çiftler çocuk sahibi olabiliyor. Erkekler suçu eşlerine atmak yerine
kendileri de detaylı tetkik olmalıdır. Normal gibi görünen tek bir sperm
tahlili yeterli değildir. Ayrıca çocuk sahibi olan bir erkeğin zaman
içinde-örneğin varikosel etkisi ile- çocuk
sahibi olamaz hale gelmesi de mümkündür.
*****Doç. Dr.Teoman Cem Kadıoğlu
1999 yılında İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı’nda Doçentlik ünvanını aldıktan sonra çalışmalarını erkek kısırlığı, mikrocerrahi, iktidarsızlık ve prostat konularında yoğunlaştırdı. Doç. Dr. Teoman Cem Kadıoğlu’na Tel; 0212 2331636 veya teoman@kadioglu.org mail adresinden detaylı bilgi için ulaşabilirsiniz.
********************************************************************
********************************************************************
********************************************************************
********************************************************************
********************************************************************
********************************************************************
********************************************************************
********************************************************************
********************************************************************
********************************************************************
KEKEMELİK
Kekemelik 2-7 yaşlar arasında ortaya çıkan ve gel-git dalgalanmalarla karakterize bir konuşma bozukluğudur.Erkeklerde 4-5 kez yüksek görülmektedir.Kekemelerin soygeçmişleri incelendiğinde ailesel yatkınlığın etkili olduğu gözlenmektedir.Araştırmalar,bu yatkınlığın genetik (kalıtımsal) olmaktan çok psiko/sosyo/kültürel etmenlerden kaynaklandığını göstermektedir.Yeni Gine,Borneo,Malaya ve Amerika yerli kabilelerinde hiç kekeleyen olmadığı gibi,dillerinde bu anlama gelen bir kelime de bulunmamaktadır.Kekemelik belirli bir nörolojik,fizyolojik ve biyokimyasal nedene bağlanamamıştır.
Dinleyiciye göre kekemelikte artma ya da azalma gözlenir: Genellikle otoriteyi simgeleyenler yanında,gergin ve tedirgin ortamlarda artış belirginleşir.Buna karşın yalnızken,şarkı söylerken,fısıltıyla konuşurken,sahnede oynarken,uykuda sayıklarken,fısıltıyla konuşurken,hayvanları severken akıcı bir ritim sağlanabilir.
Konuşulan kişi ve ortama göre akıcılıkta değişmelerin izlenmesi,sorunun iç karmaşalardan,ruhsal nedenlerden kaynaklandığını göstermektedir.Araştırma bulgularına göre kekeme çocukların anneleri genellikle aşırı titiz,kuralcı,düzen düşkünü ve yüksek beklentilidir.Böyle bir ortamda ve konuşmanın yeni gelişmekte olduğu bir evrede “çatışma alanı” haline gelmesi ve iç çatışmaların henüz gelişmekte olan sözel iletişime yansıması kolaylaşmaktadır.Sorunun başladığı yaş diliminde ortaya çıkan iç çatışmalar,düzgün konuşmaya verilen önem ve uyarılar sözel iletişimi kolaylıkla “direnci düşük alan” durumuna getirebilmektedir.
Diğer yandan anababaların konuşmayı düzeltme çabalarıyla kekemeliğin kronikleşmesi arasında doğrudan bağlantı da önemli bir diğer bulgudur.Korkular ve korkutucu,örseleyici etmenler de tetikleyici olduğu kadar problemin yerleşmesi ve sürmesi yönünden de etkili bulunmuştur.
Bu araştırma bulgularına göre özen gösterilmesi gereken örseleyici veya zorlayıcı yaşantıları en aza indirmektir: Baskıcı,katı,sağlık konusunda kaygılı tutumlar ; güzel ve doğru konuşmada,kişiler arası ilişkilerde yüksek standartlar gözden geçirilmelidir.Beklentilerin gerçekçi ve esnek tutulması sağlanmalıdır.
Problem ortaya çıktıktan sonra konuşmaya sürekli karışmalar ve düzeltmeler,çocukta hep takılacağı kaygısını yerleştirir.Ana-baba,öğretmen ve diğer yetişkinler çocuğun konuşmasına duygusal tepkilerde bulunmamalıdır.Çocuğun “nasıl söylediğiyle” değil, “ne söylediğiyle” ilgilenilmeli, “iyi dinleyiciler” olabilmelidir.Aksi durumda çocuklar paradoksal olarak ailenin ilgisini çeken iletişim bozukluğunu istemeden de sürdürebilir.Çocuk,sözünü bitirme olanağını ve şansını bulabilmeli,bunu hissetmelidr.Kendine karşı iyi,kendisiyle barışık,olumlu tutumlar geliştirmesine,başkalarını da olumlu gözle görebilmesine katkıda bulunulmalıdır.
Ana-babalar,konuşma gelişim evreleri bakımından bilgilendirilmeli,her çocuğun kendine özgü konuşma gelişim hızı bulunduğu açıklanmalıdır.Çocuğun konuşma gelişimini etkileyen faktörlerin varlığı ve bunların payları tartışılmalıdır.Günlerce akıcı konuşan çocuğun nerede,kimlerle ve hangi tür bir gerginlik ve ortama bağlı olarak sorunu yaşadığı araştırılmalıdır.Telefon:+90 312 439 12 22 Fax:+90 312 442 17 97 Email:temelpamir@hotmail.com
EVLİLİKLERDE UYUM - İLETİŞİM BOZUKLUĞU SORUNU VE AİLE TERAPİSİNİN ÖNEMİ
Evliliklerde uyum sorunu ve iletişim bozukluğu yaşayan çiftlerde konuyu aralarında anlayışla ve samimiyetle konuşmak çok önemli bir adımdır.
Sorunların her iki tarafın ailelerine aktarılması, olayın daha fazla büyütülerek, çözümünün daha da güçleşmesine neden olacaktır. Çünkü aile ortamındaki tartışmalar, suçlayıcı konuşmalar, ailelerin beklentilerini ifade ediş biçimleri, sorunları daha da pekiştirerek onarılmaz hale getirecektir.
Evlilik ve aile terapileri eşlerin iyi niyetine rağmen, ortaya çıkan iletişimsizlik problemini ortadan kaldıracak ,eşlere yardım amaçlı programlardır..
Her zaman karşımızdaki suçludur!
Evliliklerde çok yaygın olarak yaşanan bir hata,eşlerin evliliği çıkmaza sürükleyen kişi olarak hep karşılarındakini görme ve göstermeleridir. Genellikle kendi hatalarımızın farkında olmayız… Çoğu zaman erkek, evlilikte ortaya çıkan uyumsuzlukları düzeltmek için çaba göstermek yerine, evden kaçmayı, işine ,arkadaşlarına daha çok vakit ayırmayı , zaman zaman da içkiye, ya da evlilik dışı bir ilişkiye yönlenmeyi seçer… Bu bir anlamda onun evlilikte yaşadığı sorunlara tepki veriş şeklidir. Bu durum ise,Kadın eşi, ihmal ediliyor duygusu yaşatarak, yersiz kıskançlıklara, davranış bozukluklarına, suskunluğa ya da iletişimsizliğe itebilir. Evlilik bünyesinde var olan sorunlar, anlaşmazlıklar, çatışmalar, iletişimsizlik giderek psikolojik sorunlar yaratabilir. Bu durumda, suçlayıcı olmayan ve tarafsız bir aile terapisti, eşlerin, sorunları nasıl algıladığını, hangi duygu ve düşüncelerle tepki verdiğini anlayıp, her iki tarafa da bilgi verebilir. Terapi süresince, eşlerin birbirlerini daha iyi anlayabilmeleri, davranışlarını ve bu davranışların karşı taraf üzerinde yarattığı etkileri fark etmeleri, beklentilerine uygun davranmaları sağlanabilir. Ancak, sorunun kendisinde olmayıp, karşı tarafta olduğunu söyleyen ve terapiye gelmeyi reddeden eş, diğer eşin terapisini de güçleştirir. Hatta imkansız hale getirebilir. Çünkü bir evlilikte sorunlar varsa, tek eşin sorunu olarak değil, ancak bir bütün olarak ele alındığında düzeltilebilir. Bu nedenle evliliğini kurtarmak isteyen çiftlerde, her iki eş de soruna sahip çıkmalı ve düzeltmek için çaba göstermelidir. Tedavi süresince de ilişkilerini düzeltmek için, ortak çaba harcamak zorundadırlar…
Evlilikte empatinin önemi
Evlilik ve aile terapilerinde empati eğitimi ( kendisini karşısındakinin yerine koyarak, onun duygularını anlamaya çalışmak) eşlerin birbirlerini anlamaları açısından çok önem kazanır. Bu terapi süresince, işte bu şekilde, eşlerin birbirlerini daha iyi anlamaları öğretilir. Gereksiz çatışma ve anlaşmazlıklara yol açan, yanlış anlama ve iletişim kopuklukları giderildiğinde, pek çok evlilik yargıç önüne gitmeden, bu evlilik terapisi sayesinde, kurtarılabilir.
Evlilik ve aile terapileri, aile bireylerinden yalnızca birinin belirgin psikolojik problemlerinin bulunduğu durumlarda (örneğin depresyon, panik atak, heyecan kontrolsüzlüğü, davranış bozuklukları gibi) problemi olan tarafı bireysel olarak tedavi ederken, diğer eşi de problemi ortadan kaldırabilmeye yardımcı olması için yönlendirir. Bir anlamda eşinin sorunuyla başa çıkma yollarını da öğretir. Her iki eşi de, sağlıklı bir iletişim kurmayı öğretirken, yıkılmaya hazırlanan yuvanın kurtulmasına yardımcı olur…
Prof. Dr.İlkay Kasatura:Klinik Psikolog- Psikoterapist ( Tel no: 0212 274 86 00)
Lazer ile Akne Tedavisi - Pulse Dye Lazer
Akne Nedir?
Sivilce adıyla bilinen akne derideki yağ bezlerinin bir hastalığıdır. Normalde bu bezlerin salgıladığı yağ deri yüzeyine çıkar. Ergenlik döneminde yağ salgısı artar. Yoğunlaşmış yağ kütlesi yağ bezi kanalını tıkayarak komedon denilen siyah ve beyaz noktaları oluşturur. Deride bulunan bazı bakterilerin de etkisiyle iltihap ortaya çıkar. Sivilcelerin genel görüntüsü komedonlar, kızarık veya cerahatli şişlikler ve sertlikler şeklindedir.
Akne neden tedavi edilmelidir?
En önemli tedavi nedeni iz bırakmayı önlemektir. Ayrıca tedavi ile akneli geçirilen dönem de kısalmış olur. Kişinin, görünümden kaynaklanan psikolojik sorunları da önlenir.
Aknenin şiddetine, nedenlerine göre çok çeşitli tedavi yöntemleri vardır. Krem, jel, losyon temizlik ürünleri temel tedavi yöntemleridir. Antibiotik tedavisi haricinde tedavilerin yeterli olmadığı durumlarda uzun süre kullanılabilir.
öncesi
sonrası
Özellikle adet bozukluğu ve tüylenme şikayeti olan bayan hastalar hormonal açıdan da incelenmelidir. Retinoid tedavisi diğer tedavi yöntemlerine cevap vermeyen veya hızla iz bırakan akneleri olan hastalarda uygulanabilir. Retinoid tedavisi yalnızca cilt hastalıkları uzmanı tarafından uygulanabilen çok etkili bir tedavidir.
Aknede lazer tedavisi
Akne tedavisi, uzun süreli bir tedavidir. Bu tedavi sırasında başarılı sonuçlar alınmakla birlikte sivilcelerin yarattığı kızarıklıklar ve izler hastalar için büyük kozmetik problem oluşturmaktadırlar. Pulse dye lazer sistemi hafif ve orta şiddette sivilce ile birlikte olan kızarıklığın tedavisinde idealdir. Kolajen üretimini arttırıcı etkisi bulunur. Çöküklükler, kabarıklıklar şeklinde oluşan izlerde de faydalıdır.
Kaç tedavi seansı gerekir?
Sonuçlar 3-4 haftada alınmaya başlar. Genel olarak bir kaç seans tavsiye edilir. Her tedavi seansı 15-20 dakika sürer.
Tedavi ağrılı mıdır?
Tedavi sırasında hafif bir rahatsızlık duyulabilir. Genelde bir lastiğin deri yüzeyine çarpması şeklinde bir his tarif edilir.
PDL tedavisi hastayı kısa sürede ETKİLİ VE GÜVENLİ bir şekilde görünüm açısından da memnun eden yeni tedavi yöntemlerinden biridir.
Ayrıca krem, antibiotik gibi tedavileri uygulama problemi olan hastalar için de alternatiftir. Tedavi süreci hastanın normal yaşamını sürdürmesini kısıtlamaz. Deri yüzeyini etkilemez.
Dr. Canan SAVAŞ Cilt Hastalıkları Uzmanı
Tel : 0 (212) 234 87 17Lazer Epilasyon
Lazer epilasyon,
istenmeyen tüylerin çözümünde en önemli teknolojik atılım olmuştur.
Lazer epilasyondan önce bu sorun, ağda, cımbız, traş gibi
konvansiyonel yöntemlerle geçici olarak çözümlenmekteydi. Halen
kullanılan bu yöntemlerin yanında elektroliz (iğneli epilasyon)
kalıcı bir çözüm sunmaktadır. Lazer tekniği ile kıyaslandığında çok
uzun zaman alan, ağrılı ve pahalı olan elektroliz yöntemi, bir
iğnenin tek tek kıl köklerine batırılarak düşük seviyede elektrik
akımı verilmesi prensibiyle çalışmaktadır.
Lazer epilasyonda en başarılı sonuçlar açık tenli ve koyu renk tüyleri olan kişilerde alınır. Renksiz ve ince tüylere sahip kişilerde etkili sonuç alma oranı nispeten daha düşüktür.
Lazer epilasyonda
her hastaya göre seçilecek lazer sistemi ve uygulanacak parametreler
(enerji, dalga boyu. vb) değişir. Hastanın deri rengi, kıl
yoğunluğu, kıl
rengi ve kalınlığı, uygulama yapılacak bölge gibi birçok faktör göz
önünde tutulmalıdır. Lazer epilasyon bir bilgi ve deneyim işidir ve
sonuçların başarılı olmasında tamamen etkilidir.
Lazer epilasyon tekniğinin elektrolize göre üstünlükleri; uygulama süresinin çok daha kısa olması, ağrısız olması ve toplam uygulama maliyetinin daha düşük olmasıdır. Elektroliz tekniğinde her kıl kökü için ayrı işlem yapılırken, lazer uygulamasında aynı anda birçok kıl kökü tahrip edilmektedir.
Lazer epilasyon ile ilgili sorularımızı İstanbul Kozmed Dermatoloji Tedavi Merkezi`nden Dermatoloji Uzmanı Dr. Canan Savaş, ........okurları için cevaplandırdı…
Lazer epilasyon nedir ve nasıl çalışmaktadır?
Lazer epilasyon,
vücutta istenmeyen tüylerin, lazer ışığı kullanılarak yok
edilmesidir. Milisaniyeler seviyesinde cilde uygulanan lazer ışığı,
cilt dokusuna zarar vermeden geçerek kıl kökündeki pigmentlere nüfuz
eder. Kıl kökü tarafından emilen bu enerji, ısıya dönüşerek kıl
kökünü tekrar büyüyemeyecek şekilde tahrip eder.
Kaç seans uygulama gerekmektedir?
Lazer ışığı anajen
(aktif) aşamadaki kıl köklerini etkilemektedir. Bütün kökler aynı
anda aktif olmazlar. Dolayısıyla telojen (pasif) kökler, aktif hale
geldiklerinde bunlara da uygulama gerekecektir. Kalıcı bir çözüm,
ancak birkaç seanstan sonra elde edilmektedir. Kılların kalınlığı ve
yoğunluğu her vücutta farklı olduğu için kesin bir seans sayısı
vermek mümkün değildir, kişiden kişiye ve bölgeden bölgeye
değişmektedir. Ortalama olarak çoğu kimselerde 5–8 seans, kalıcı
çözüm için yeterli olmaktadır.
Bir seans ne kadar sürmektedir?
Uygulama bölgesine göre süreler değişmektedir. Ortalama olarak bıyık ve çene bölgesi 4–5 dakikada tamamlanırken, tüm bacaklar 45 dakika ile 1 saat arası sürmektedir. Seans araları 6–8 haftadır.
Hangi bölgelere lazer epilasyon uygulaması yapılabilmektedir?
Hemen hemen vücudun
bütün bölgelerine lazer epilasyon uygulaması yapılabilmektedir.
Büyük bölgelere tek seansda
uygulanabiliyor mu?
Evet. Elektrolizden
farklı olarak her atışda birçok kıl kökü tahrip edilmektedir ve bu
sayede de uygulama süresi çok kısalmaktadır. İlaveten,
cihazlarımızda bulunan
scanner
(tarayıcı) aparatı sayesinde büyük bölgelere çok kısa sürede
uygulama yapılabilmektedir.
Her cilt rengine uygulanabilmekte
midir?
Lazer epilasyon uygulaması için en ideal aday açık cilt rengi üzerinde tüyleri koyu renk olanlardır. Ancak Koz-Med Lazer Merkezlerin’in İstanbul, Mersin ve Adana’da bulunan kliniklerinde kullanılan son teknoloji ürünü Alexandrite tipi cihazlar ile çok koyu cilt rengine sahip olanlar da dahil olmak üzere her cilt rengine uygulama yapılmakta ve başarılı sonuçlar alınmaktadır.
Hassas ciltlere bir zararı var mıdır?
Hayır. Lazer ışığı,
cilde bir zarar vermeden geçerek sadece kıl kökünü tahrip
etmektedir.
Lazer epilasyon güvenli midir?
Evet. Lazerin
ürettiği enerji bir dalgaboyu ışıktır. Cilde zarar vermeden geçerek
kıl köküne ulaşan bu ışık, vücutta herhangi bir artık bırakmaz.
Örneğin röntgen ışınları vücutta artık bırakmaktadır ve belirli bir
zaman içerisinde çok alınırsa risk doğurabilmektedir. Ancak lazer
ışığının vücutta bıraktığı herhangi bir artık yoktur ve dolayısıyla
güvenlidir, ayrıca herhangi bir kanserojen etkisi yoktur.
Lazer epilasyon uygulamasının güvenilirliği ve tesiri, Amerikan gıda
ve ilaç dairesi FDA
(Food and Drug Association) tarafından 1997 yılında onaylanmıştır.
Gebelikde uygulama yapılabilir
mi?
Hayır. Gebelik süresince hormon dengesi değişmektedir ve bu sebeple provoke olan kıl köklerinin etkilenmesi zorlaşmaktadır. Ayrıca bu konuda da henüz klinik çalışmalar mevcut değildir.
Yan etkileri var mıdır?
Lazer epilasyon uygulaması genel olarak oldukça güvenlidir. Uygulama esnasında kıl köklerinin, enerjiden etkilendiğini gösteren hafif kabartılar ve kızarıklıklar oluşabilir. Uygulama sonrasında cilt üzerinde, birkaç saat içerisinde geçmek üzere hafif bir güneş yanığına benzeyen bir yanma hissi oluşabilir. Ancak bu durum çok kısa bir süre içerisinde kaybolacaktır.
Lazer epilasyon sonrası kalıcı iz ve lekelenme riski deneyimli ve uzman kişiler tarafından yapıldığında çok azdır. Lazer epilasyon uygulamasının kalıcı bir yan etkisi yoktur. Uygulama esnasında kıl köklerinin, enerjiden etkilendiğini gösteren hafif kabartılar ve kızarıklıklar oluşabilir. Ancak uygulama bölgesinde oluşabilecek bu durum çok kısa bir süre içerisinde kaybolacaktır.
Ağrılı mıdır?
Lazer epilasyon genel olarak çok acılı bir işlem değildir. Uygulama esnasında hafif bir yanma hissedilebilir. Ancak ağrı eşiği düşük kişilerde ve hassas bölgelerde gerekirse topikal anestezikler kullanılabilir.
Uygulama sonrası kılların durumu nasıl seyretmektedir?
Uygulama sonrası kıllar, 3–10 gün içerisinde çıkacaktır. Ancak bu kılların çoğunun kökleri tahrip olmuştur ve bir daha çıkmayacaklardır. Bunlar kendiliğinden düşebileceği gibi, el yardımıyla da çekilebilirler.
Uygulama öncesinde nelere dikkat edilmelidir?
Uygulama bölgesinde, 4 hafta önceden başlamak kaydıyla cımbız, ağda ve kıl dökücü krem gibi köke etki eden metotlar kullanılmamalıdır. Ayrıca aynı şekilde güneş ışığından ve bronzlaşmadan da kaçınılmalıdır.
Uygulama sonrasında nelere dikkat edilmelidir?
Uygulama sonrasında da cımbız, ağda ve kıl dökücü krem gibi köke etki eden metotlar kullanılmamalı ve bronzlaşmadan kaçınılmalıdır. Eğer güneşe çıkılacaksa mutlaka koruyucu krem kullanılmalıdır.
Sonuçlar kalıcı mıdır?
Evet. Kökleri tahrip edilen kıllar bir daha çıkmamaktadır. FDA tarafından da onaylanan bu durum, uzun süreli klinik çalışmalarla kanıtlanmıştır
Tel : 0 (212) 234 87 17
Ertesi gün hapı nedir?
Korunmasız cinsel ilişki sonrası kullanılan doğum kontrol yöntemidir.
Çok sık başvurmamak şartıyla acil ve çaresiz durumlarda ilişkiyi
müteakiben 72 saat içinde alınabilir. Aynı anda 2 tablet birden
alınmalıdır.
Ertesi gün hapı, takvim metoduyla korunanlar, dışarıya
boşalma yöntemini uygulayanlar, prezervatifin yırtıldığından şüphe
edenler tarafından uygulanan korunma yönteminin başarısız olduğu veya
hiç korunma olmadığı durumlarda ilişkiyi takiben ertesi gün
kullanılabilir.
Yalnız çok sık kullanılabilen bir yöntem değildir. Çünkü
kullanılan haplar hormon haplarıdır. Çok sık kullanılması
hormonal dengeyi bozar.
Ertesi sabah haplarına tecavüz gibi üzücü ve istenmeyen
durumlarda da başvurulabilir. Böylece tecavüz sonrası olası bir gebeliğe
karşı önlem alınmış olur. Eğer tecavüze uğrayan kadın daha önceden
spiral veya doğum kontrol hapı kullanıcısı değilse doğum kliniklerinden,
gebelik oluşmaması için ertesi gün hapı verilir.
72 saati geçen durumlarda bu hapın geçerliliği yoktur.
Uygulansa da işe yaramaz. Çünkü bu bir tür kürtaj hapı değildir. Oluşan
gebeliğe hiçbir etkisi yoktur, gebeliği önlemek ve düşük yaptırmaz.
Diğer bütün hormon haplarında olduğu gibi bu ertesi sabah
haplarının, önceden damar tıkanıklığı, beyin, kalp, akciğer
embolisi (pıhtı) geçiren risk grubu
kadınlarda kullanılması sakıncalıdır.
Aynı zamanda bu haplar her ay korunma maksadıyla kullanılamaz
ve ayda bir kereden fazla da alınamazlar. Bunlar rutin doğum kontrol
yöntemi olarak kullanılamaz. Ancak çok acil durumlarda çok çaresiz
kalındığında bir kereye mahsus kullanılabilir. Rutin olarak kullanımı
hormonal dengeyi bozarak düzensiz kanamalara
yol açar.
Gebelikten korunmak için uygulanan yöntem her ne ise üzerine
ciddi olarak durulması gereken bir iştir. Örneğin hap kullanılıyorsa her
gün düzenli olarak alınmaya özen göstermek gerekir. Takvim metodu
uygulanıyorsa ilişki günlerini çok iyi hesaplamak gerekir. Prezervatifle
korunuluyorsa kullanılan markanın
sağlamlığına ve kullanışlılığına dikkat etmek gerekir.
Bu yöntemlerden herhangibirinin
kullanımı sırasında meydana gelebilecek bir aksaklık istenmeyen
gebeliklerin oluşmasına sebep olabilir. İşte bu durumda ertesi gün
hapları devreye girebilir. Fakat bunların varlığına güvenip esas korunma
yöntemini aksatmamak gerekir. Çünkü ertesi sabah hapları sadece çok
gerekli olduğu, çok acil ve çok çaresiz durumlarda kullanılabilir. Rutin
kullanımı söz konusu değildir.
Jinekolog Op. Dr. Mebrure
Altuğ
mebrure.altug@mynet.com
Vajinismus (Cinsel İlişkiye Girme Korkusu)
Türk kadınında bu korku depresyondan sonra en çok görülen problemdir.Bu problem Avrupa ülkelerinde ve Amerika' da literatürden çıkmış durumdadır.Yani bu şikayette nerdeyse yok olma derecesinde azalmıştır.Bizde çok görülmesinin nedenleri vardır.Bu nedenleri sırasıyla açıklayacak olursak:
1. Cinsel konularda bilgi eksiklikleri vardır.
2. Cinsel konularda yanlış bilgiler vardır.
3. Bizim gibi gelişmemiş toplumlarda cinsellik tabu olarak kabul
edilmektedir.
4. Cinsel konular günah veya yasak olarak algılanabilmektedir.
5. Cinsellik bir zevk olarak algılanmaz, cinsel ilişki ancak bir çocuk
yapmak içindir diye bir inanış etkindir.
6. Cinsellik hakkında bilgiler annelerden alınmaktadır.Evliliklerinde
mutsuz olan, evliliklerinde cinsel ilişkileri iyi olmayan, orgazm
olamayan anneler kızlarına cinselliği anlatırken olumsuz uyarılar
yapabilmektedirler.
7. Cinsel ilişkideki abdest alma çiftlere korkutucu ve cezalandırıcı
şekilde anlatılmaktadır.
8. Genç, çocukluğundan itibaren cinsel sorunlarına cevap
alamamaktadır.Bu sorulara kızgın, sert, konuya kapatıcı, engelleyici
cevaplar alabilmektedir.
9. Cinsellik korkutucu motiflerle anlatılmaktadır.
10. Cinsel organ kötü, kirli, pis, yasaklayıcı, tehlikeli olarak
anlatılmaktadır.
11. Cinsellik hem konuşulmayan, hem bilinmeyen, hem de kötü
algılandığında genç hanım ilişkiye girme korkusuyla karşı karşıya
kalabilmektedir.
12. Özellikle bizim gibi cinsellik konusunda bilgi eksikliği yaşayan
toplumlarda bir büyük sorunda, kızlık zarı sorunudur.Bu konuda da çok
sayıda eksik, yanlış bilgiler vardır.
13. Bu konu kimse ile konuşulamaz hatta bu konu geleneksel toplumlarda
cinayetlere sebep olur.( namus cinayetleri )
14. Cinsel ilişki ile ilgili erkek çocuğa bilgi verilir, anlatılır.Hatta
uygulama yaptırılır.Ama kız çocuğa, kulaktan dolma bilgiler verilir.Bu
bilgiler bazen yanlış, eksik olur.Bazen de
yardımcı olmak şöyle dursun genç kızı daha fazla korkutabilir.
15. Bu konu ile ilgili çoğunlukla ürkütücü bilgiler verilir.
16. Bu konunun yemek yemek kadar gerekli ve normal bir ihtiyaç
olduğundan bahsedilmez.
17. Kişisel farklılıklar da sorunu ortaya çıkarabilir.Bay veya bayandan
biri fazla nazik, kibar, duygusal, hayal gücü geniş olabilir.
18. Cinsellik anlatılırken sevgi ve duygu kısmı pek vurgulanmaz.
19. Sadece cinsellik değil, ailelerde pek çok konu konuşulmaz.
20. Çiftler arasında beklentiler fazladır,çiftler böyle bir zorlukla
karşılaştıklarında kimden yardım isteyeceklerini, kime gideceklerini
bilemezler.
21. Ailelerine işin başında sorunlarını açamazlar, sonun da açmak
zorunda kalabilirler.Açtıklarında ailenin paniği başlar.Aile kendisini
sorumlu hisseder.Bazende kendisini suçlar,bu suçlulukla onlara yardımcı
olacakları yerde çocuklarının iki ayağını bir pabuca sokarlar.
22. Belli ki bu heyecanları istem dışıdır ama çocuklarının korkusu
gittikçe artar.
Cinsel ilişkiye girememe korkusunun çözümü konusunda
psikologlar çalışmaktadırlar.Bir psikolojik destek, yardım çalışmasında
4 safha vardır. 1. safhada gevşeme, rahatlama, kas kontrolü konusunda
çalışmalar yapılır.Ev ödevleri verilir. 2. safhada bu konudaki korkuyu
yaratan olay ya da olaylar konuşulur. 3. safhada
cinsel bilgilendirmeler yapılır. 4. safhada cinsel egzersizler
yapılır.Yeni ev ödevleri verilir.Bu konu ile ilgili terapi uygulanır.
Tüm bu aşamalar bir bütünün parçalarıdır.Bu seanslarda
kişinin kendi çabası, isteği çiftlerin karşılıklı etkileşimleri de çok
önemlidir.Bizde sonuç başarısını getiren en önemli faktör erken bir
aşamada psikolojik yardım almaktır, bazen 1-2 yıldır ilişkiye giremeyen
çiftler gelebileceği gibi bazen de 8-10 yıldır evli olup da ilişkiye
girememiş çiftler terapiye gelebilmektedirler.Her konuda olduğu gibi bu
konuda da daha erken tedaviye girmek, sorunun daha çabuk ve kolay
çözülmesini sağlayacaktır.Bazen çiftler tedaviye geciktikçe araları
bozulmaya başlar, kırgınlıklar, kızgınlıklar ortaya çıkar.Hatta ilişki
boşanmaya kadar gidebilir.Sadece bu kişiyle boşanmak sorunu
halletmez.O kişi ile boşanan kişi diğer bir kişiyle evlendiğinde, bu
korku yeniden ortaya çıkabilmektedir.
Korku bazen kızlık zarından dolayı olduğu
sanılmaktadır.Bu durumda kızlık zarı operasyonla alınmasına rağmen korku
devam eder.Çünkü korku organdan kaynaklanmamaktadır.Organın küçük, kısa,
dar, uzun, büyük olmasından kaynaklanmaz.Çiftler öncelikte bir psikoloğa
gidecekleri yerde birçok jinekoloğa giderler.Bazen de birbirlerini
suçlarlar.Her seferinde birçok savunmalar geliştirirler.Bu olayda
erkeğin tavrı da olayı etkileyebilmektedir.Asıl korku bayanda olmasına
rağmen sonuç olarak bu durum bir korkudur.Tüm korkuların olduğu gibi bu
korkunun da tedavisi vardır.Yapılması gereken bir an önce terapiye gelme
cesaretini gösterebilmektir.Tedavi kolay, keyifli, eğlenceli ve pek çok
bilgininde alındığı bir eğitim şeklinde düşünülmelidir.
Uzman
Psikolog Alanur Özalp
Danışman Psikolojik Hizmetler Merkezi
Tel: 0212 352 09 42 Tel\Fax:0 212 352 09 43 e-mail:aozalp@psiko.tv
Erkeklerde Erken Boşalma Sorunu
Cinsel haz duyma sırasında önce emisyon fazı gerçekleşir, emisyon fazında vesikula seminalis adı verilen meni keselerindeki salgılar, prostat salgıları ve vaz deferens denilen meni kanallarının kasılması ile testisler ve epididimler yönünden gelen sperm hücreleri idrar yolunun arka kısmında toplanır. Bu esnada mesane boynununu çevreleyen kas ve prostatın hemen ön kısmındaki kaslar kasılmış haldedir, bu neden ile idrar yolunun bu bölgesine toplanan meni kapalı bir alanda yer alır, basınç oluşur. Orgazm anında mesane boynundaki kas kapalı kalır fakat aynı anda ön taraftaki kas gevşer, bu esnada idrar yolunun bu arka kısmının dışarıdan çevreleyen kaslar ritmik olarak kasılmaya başlar. Bu şekilde bu bölgede hızla yükselen basınç ile meni idrar yolundan hızla ilerleyerek dışarı doğru fırlar. Bu fizyolojik hareket sırasında oluşan basınç her kişide farklı olabilir, fonksiyonel bir önemi de yoktur.
Cinsel birleşme yani duhul gerçekleştikten sonra her iki partneri de tatmin edecek makul süre geçmeden erkeğin boşalarak cinsel organının gevşemesi ve cinsel ilişkinin zamansız olarak sonlanması haline erken boşalma denir. Pratikte bu duhulden sonra ilişkiyi aktif yani hareketli olarak en az 3-5 dakika sürdürebilmek anlamına gelir. Burada önemli olan partnerlerin uyumudur, bazı çiftler diğerlerine göre çok daha kısa sürede beraberce orgazm olurken bazılarında bu süre belirgin şekilde uzayabilir. Hem kadının hem erkeğin fazla uzayan bir cinsel ilişkiden fiziksel olarak rahatsız olmaları da mümkündür. Erken boşalma sorunu çoğunlukla psikolojik kökenlidir. Cinsel yaşamda acemilik, partnere alışık olmama, rahat ortamda olmama, fazla veya az istek duyma, suçluluk duygusu gibi çeşitli etkenlerden kaynaklanabilir. Daha önce sadece mastürbasyon ile boşalan ve bunu da bir günah olarak gördüğünden çoğunluk ile acele ve suçluluk duygusu ile yapanların normal cinsel ilişkiye geçtiğinde erken boşalma sorunu ile karşılaşması sık rastlanan bir durumdur. Ayrıca cinsel arzunun yüksek olduğu, yeni partner, güvensiz ortam gibi durumlar da erken boşalmayı tetikler. Bazı hastalıklarda da erken boşalma görülebilir. Erken boşalmanın tedavisinde altta yatan bir ürolojik sorun var ise düzeltilir, hastaya durumu ile ilgili rahatlatıcı bilgi verilir, partneri ile birlikte uygulayacağı teknikler anlatılır. Örneğin prostatta olan bir iltihabi durum erken boşalma sebebi olabilmekte, gerekli tetkik ve tedavi sonucu sorun ortadan kalkmaktadır. Bunun haricinde ortada belirgin bir organik sebep olmayan durumlarda da ilaç tedavisi yapılarak bu sorun başarı ile ortadan kaldırılabilir. Bu konuda kullanılan değişik ilaç tedavileri mevcuttur, her vakada ihtiyaca en uygun olan veya en iyi etki yapanı seçmek gerekecektir. Bu bazen çeşitli alternatifleri deneyerek ortaya çıkarılabilir. Örneğin sadece cildi uyuşturan bazı spreyler veya aynı maddeyi içeren ve eczanelerde çok daha ucuza satılan kremler bazı kişilerde sorunu çözmeye yeterli olabilmektedir, geciktirici özelliği olduğu belirtilen prezervatiflerde de aynı madde vardır. Ayrıca bu konuda daha az yan etki ile daha etkili olan ve yeni geliştirilen ilaçlar da gündemdedir. Erken boşalma sorunu yaşayan kişiler mutlaka erkeklik ve kısırlık sorunları yani Androloji konusu ile özellikle ilgilenen bir Üroloji uzmanına başvurarak muayene ve tedavi olmalılardır.
Doç. Dr.Teoman Cem Kadıoğlu
0 212 2331636 veya teoman@kadioglu.org mail adresinden detaylı bilgi için ulaşabilirsiniz.
Kızlık Zarı Hakkında Bilmek İstediğiniz Herşey
Kızlık zarı, yani Hymen,İlk
cinsel ilişkiye kadar vagina girişini
kapatan ince mukoza halkasıdır. Anatomik olarak birkaç farklı şekli
vardır. Her ne şekilde olursa olsun hemen hemen
hepsi ilk penetrasyon (cinsel birleşme)
anında yırtılır ve kanar.
Kanama miktarı oluşan yırtığın derinliğiyle alakalıdır. Bazı
özel durumlarda ise yırtılma gerçekleşmez ve kanama olmaz. Bunları teker
teker ele alıp hangi durumda ne olur izah
etmeye çalışacağım.
Hymen (Kızlık zarı) şekilleri şu şekilde
adlandırılır.
Hymen annulare:
Halka şeklinde
Hymen semilunare:
Yarımay şeklinde
Hymen septatus:
Bölmeli
Hymen cribriformis:
Kalbursu delikleri olan
Hymen imperforatus:
Kapalı kızlık zarı
Hymen
annulare ve semilunare
ilk ilişkide parçalanır ve küçük kalıntılar halinde kenara çekilir.
Hymen cribriformis'te
adet kanının geçmesine müsade edecek ufak
birkaç parça delik vardır. İlk ilişkide yırtılma sorun olabilir ama
genellikle daha sonraki denemelerde yırtılma sorunsuz gerçekleşebilir.
Kızlık zarının bu şekli son derece nadir görünen bir şeklidir.
Hymen ortadan dikey bir
parçayla 2 delikli olabilir. Bazen bu brid
dediğimiz parça yırtılmaz ve genişleyen bir taraftan ilişki
gerçekleşebilir. Bazen yırtılır çok az kanama gerçekleşir. Bazen de
kalın olur ilişki mümkün olmaz.
Hymen
imperforatus: Vagina
girişinin tamamen zarla kapatılması durumudur. Adet kanının geçmesine
engel olur. Adet kanı vagina içinde birikir.
Giderek vagina genişler. Adet kanı rahim
içine birikir. Koyu akışkan bir hal alır.
Her ay adet sancılanması olduğu halde adet kanaması meydana
gelmeyince yapılan muayenede kızlık zarının mor renkli bir kapak halinde
vagina girişini kapattığı görülür. Yapılan
cerrahi müdahale ile adet kanının geçmesine müsade
edecek kadar bir delik açılır ve birikmiş adet kanı boşaltılır. Daha
sonraki aylarda normal şekilde adet kanının akması sağlanır.
Kızlık zarı genellikle ilk ilişkide yırtılır, fakat bazen ilk
ilişki denemesi başarısızlıkla sonuçlanır. Korkular, yetiştirilme tarzı
veya çocukluk çağında cinsel tacize maruz kalmak ilk ilişkide panik
yaşanmasına sebep olabilir.
İlk gece korkusu bazen çok uzun sürebilen
vaginismusa sebep olabilir. İlk ilişkide
kızlık zarının yırtılma işareti olan kanamanın miktarı çok çeşitli
olabilir. Bazen gözle görülmeyecek, farkedilmeyecek
kadar az olabilir, bazen de yırtılma fazla derin olursa hayatı tehdit
edecek boyutta olabilir. Bilinçsizce yapılan ilk cinsel ilişki sadece
kızlık zarının değil, vaginanın da
yırtılmasına sebep olabilir.
O zaman da derin vagina yırtığı
nedeniyle şiddetli kanama olur ve durdurulamayan kanama hayatı tehdit
edici bir boyut alır. Kanamanın fazla olması halinde tam teşekküllü bir
hastaneye başvurmak gerekir.
Kızlık zarının yırtılması esnasında eğer az kanama olmuşsa bu
bir sosyal sorun olarak çiftler arasında soru işaretleri oluşmasına
neden olur. Kanamanın az gelişini şu şekilde de izah etmek mümkündür:
Kızlık zanı esnek ve geniş olabilir. İlk
ilişkide milimetrik boyutta yırtılır ve oluşan az kanama diğer vücut
salgılarıyla karışır ve farkedilmeyebilir.
Ya da tam olarak penetrasyon
gerçekleşmeyebilir ve kızlık zarı yırtılmayabilir. İlişki oldu
zannedilir ama gerçekte ilişki tam olmamıştır. Bir de daha önce
bahsettiğimiz kızlık zarının anormal şekillerinde de yırtılma
gerçekleşmediği için kanama da görülmeyebilir.
Böyle durumlarda doktora başvurup sorunun neden
kaynakladığını açığa çıkarmak gerekebilir. Aslında evlenecek çiftlerin
evlenmeden önce bir jinekoloğa gidip
danışmaları ve muayene olup her şeyin yolunda olup olmadığı ve ne
yapmaları gerektiği konusunda bilgi almaları çok yararlıdır.
Jinekolog DR.Mebrure Altuğ
mebrure.altug@mynet.com
Vajinal Yenilenme
"Fonksiyonel ve anatomik bozukluklarda vajinal yenileştirme işlemi"
Vajinal yenilenme nedir? Doğum,şişmanlık,geçirilmiş bazı ameliyatlar,menopoz ya da kişisel anatomik yapı gibi nedenlerle elastikiyeti azalmış ve buna bağlı olumsuzlukları olan vaginal dokuların yapısal ve işlevsel görevlerini istenilen hale getirmek için yapılan girişimdir.
Bu girişime neden gereksinim olur? Organ görevindeki yetersizlik nedeniyle ortaya çıkan olumsuzlukların ve rahatsızlıkların önüne geçilmesi ve daha sağlıklı bir cinsel yaşam talebi olan kişilerde bu girişime gerek duyulur.
Kimler daha çok bu işleme gereksinim duyarlar? Doğum,aşırı kilo alınması,menopoz, gibi durumlardan sonra ya da yapısal olarak vajinal gevşeklik hisseden ve bundan direk veya dolaylı etkilenen kişiler.
Vajina bollaşmasının sadece cinsellik üzerine mi etkisi olur? Geçmeyen bel ağrıları,akıntılar,idrar ve gaz şikayetleri ,sinir sistemine ait sıkıntı,sinirlenme ,baş ağrıları ve sebebi açıklanamayan daha bir çok şikayet direkt veya dolaylı olarak vajinal bollaşmadan kaynaklanabilmektedir.
Nerede yapılabilir? Bölgesel olduğundan ofis şartlarında rahatlıkla uygulanabilir.Ancak ileri derece kalp şeker tansiyon hastalığı olan kişilerde işlemin hastanede yapılması uygundur.
Vaginanın anatomik görevi nedir?Vagina ve çevre dokuları genital organlara ve yanı sıra kalınbağırsağın son kısmı ile idrar kesesine destek olur.
Bu işlemin vaginanın anatomik görevlerine etkisi nasıldır? İdrar kesesi sarkması sistosel ve vagina arka duvarı sarkması rektoselin oluşumunu engelleyici özelliği vardır.Bir anlamda iç genital organları ileriki yıllardaki sarkmalara karşı koruyucu bir özellik taşıdığı söylenebilir.
Vaginanın fizyolojik görevi nedir? Cinsel birleşmede erkek organını kavramayı sağlar. Doğum yolu ve adet kanının drenajının olduğu alandır.
Vaginanın elastikiyeti yetersiz olunca organ görevlerinde ne gibi sorunlar yaşanır?Gevşemenin derecesine bağlı olarak sarkmalar ve bununla ilintili problemler olurken,kadında ve kadının eşine vaginal kavramanın yetersizliğine bağlı isteksizlik haz alamama gibi cinsel konfor kaybından söz edilebilir.
Vaginal yenilenmede ne hedeflenir? Esas amaç vajenin fizyolojik görevi olan kavrama özelliğini artırmak ve bununla birlikte cinsel konforu istenilen hale getirmektir.Ayrıca ileriki yaşlarda oluşabilecek rahim sarkmalarına karşı da kadını korumaktır.
Vaginal Regenaration uygulanacak hasta nasıl seçilir? Öncelikle genişlemeye bağlı kendisinde ya da eşinde cinsel konfor kaybı olduğunu düşünen kişi ile ön görüşme ve muayene yapılır.Kişi uygun ise uygulama planlanır.
Vaginal regerenation nasıl yapılır? Klinik değerlendirmesi yapılan dokularda gevşeme yapan ya da normal anatomik yapısını kaybeden alanlar belirlenir.Bu kısımlar uygun girişimle istenilen hale getirilir.
Yöntem öncesi ne gibi hazırlık yapılır?Ön muayenede akıntı enfeksiyon gibi bulgular ya da kabızlık gibi işlem sorası rahatsızlık olabilecek problemler öncelikle çözülür.
Yöntemin zamanlaması nasıl yapılır? Adet döneminin hemen bitimindeki hafta seçilir.Aşırı tempolu günler içeren bir ayda önerilmez.
İşlem sonrası istirahat gerekli midir?1 gün evde yatak istirahati,1 hafta ağır kaldırmama ve ıkınmama,1 ay cinsel istirahat önerilir.
Pansuman ve bakım nasıl yapılır?.İşlemden sonra kişi kendi bakımını evinde rahatlıkla yapabilir kişinin dr kontrolü 1 ay sonra yapılır.Yapılan işlemde kullanılan malzeme eriyici nitelikte olduğundan dikiş almayı gerektiren bir durum ortaya çıkarmaz.
Bu işlemin komplikasyonları var mıdır? Kanama ve enfeksiyon her tür girişimde karşılaşılabilecek bir sorun olmakla birlikte işlem sonrası ilaçların düzenli kullanılması ve bakım ve önerilerin aksatılmaması kaydı ile kişilerde bu tarz komplikasyonlar izlenmemektedir.
İşlem sonrası aşırı bir darlık meydana gelip ağrılı ilişkiye yol açar mı? Hayır işlem sırasında her aşamada cerrahi teknik konrtolleri yapılarak böyle bir darlığın oluşmaması sağlanır.
İşlem ne kadar sürer işlemden sonra ne kadar klinikte takibi gerekir? Ortalama olarak 45 dak- 60 dak arasında sürer 1 saat kadar klinikte takip yeterli olmaktadır.
İşlemden ne kadar sonra cinsel yaşam başlar? 1 ay sonra cinsel yaşama izin verilir.
İşlemden sonra ne kadar süre işlemin etkinliği devam eder? İşlemin etkinliği kalıcıdır, ancak vajinal doğum,kilo alma, gibi sebeplerden meydana gelebilecek yeni anatomik değişiklikler de hastanın tekrar kontrol edilmesi uygun olacaktır..
İşlemden sonra doğum yapılabilir mi? Evet ,ancak doğumu yaptıran dr mutlaka bilgilendirmelidir.
İşlem sırasında ağrı olur mu? Bir soğutucu ile bölgenin önce duyarlılığı azaltılır sonra ağrıyı en az hissettirecek türde iğne ile bölgesel ağrıya karşı duyarsızlaştırma yapılır.İşlem gerçekleşirken ağrı hissedilmez.
İşlemden sonra ağrı olur mu? Evet bir miktar ağrı beklenir ancak bu ağrılar basit ağrı kesiciler ile geçiştirilebilir.
İşlem kim tarafından yapılır? İşlem tıbbi cerrahi bir müdahaledir ve her aşaması konu ile ilgili estetik jinekoloji ile ilgili deneyimi olan uzman doktor tarafından yapılması uygundur.
Her isteyene bu işlem yapılabilir mi? Hayır ön değerlendirmede seçilen vakalar dışında uygun olmayan kişilere bu işlem sırf kişi istiyor diye uygulanmaz.
Bu işlem sadece vaginanın daraltılması mıdır? Hayır vajinal darlığa bağlı özellikle ağrılı ilişki problemi olanlarda rahatlatıcı farklı bir uygulama yapılabilir.
Bu işlem yaygın mıdır? Evet, sosyoekonomik düzey ile bu işlem arasında doğru orantı vardır.Kadınların ve eşlerinin çoğu böyle bir girişime ihtiyaç hissetseler de bu konuşulmamakta hatta dr’a bile sormaya çekinilmektedir.
İşlem sigorta kapsamında mıdır? Sağlık nedeni ile yapılıyorsa hemen tüm özel sigortaların kapsamında olan rahim sarkması ve vajina bollaşması girişimleri sınıfına dahil edilebilmektedir.
İşlemle ilgili bilgiler herkes için yukarıdaki gibi midir? Kişisel anatomik özellikler,yaş,doğum sıklığı,sistemik hastalık olup olmaması,tedavi sürecinde farklılıklar gösterir.Bunlar işlemi gerçekleştirecek hekim tarafından hastaya sunulur.
Vaginal regeranation aslında bir çok çiftin çok istediği ancak adını koyamadığı bir girişimdir.Kadınlar ve erkekler vajinal gevşekliğin farkındadırlar ancak birbirlerine bunu itiraf etmezler .
Çok özel bir konu olduğundan erkekler eşlerinin bu problemlerini kimseyle paylaşmak istemezler,kadınlar ise mevcut gevşekliğin normal olduğunu düşünerek olması gereken hale getirilebileceğini bilmezler.
Günümüzde mükemmeli elde etme eyilimi ile artık bir çok kadın rahatlıkla vaginal regeneration talebinde bulunabilmektedir.Eşler birbirleri ile daha uyumlu,konforlu cinsel yaşamdan bahsedebilmektedirler.
Ancak anatomik yapı ne şekilde olursa olsun uyumlu cinsel yaşantının en önemli yapı taşının duygusal uyum ve sevgi olduğu unutulmamalıdır.
Jin.Opr Dr Ersin Oğuz Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Cinsel Yaşam Kliniği Meşrutiyet Caddesi 12/21 Kızılay Ankara Tel:0312 424 15 36 İş.Ankara Emniyet Müdürlüğü Sağlık Kuruluşları Başhekimi
İskitler AnkaraTel.303 50 76
drersin@hotmail.comCinsel organlarımıza zarar verebilecek yanlışlar
G –Sting kilotların cinsel organlarınıza zarar verebileceğini biliyor
musunuz?
Genital bölgedeki normal ıslaklıktan rahatsız olan bazı
kadınlar günlük ince pedlerden kullanmayı alışkanlık haline
getirebilmektedir. Bunun sonucunda da tıp dilinde 'lichen' denen mantar
oluşabilmektedir.
Lichen, tedavisi son derece zor ve uzun süren bir hastalıktır
ve bu tahrişler kansere kadar uzanabilecek lezyonlardır.
Giyim kuşam alışkanlıklarındaki bazı saplantılar da bazı genital problemlere
zemin hazırlar. Özellikle sürekli kot pantolon giymek de genital bölgenin
havalanmasını bozarak nemli kalmasına ve enfeksiyonlara yol açar. Ayrıca
dolaşım bozukluğunun ileride genital organlarda variköz oluşumların meydana
gelmesine yol açtığı da bilinmektedir.
Son zamanlarda, göbeği açıkta bırakan giysiler, genç kızların
adet sancılarının artmasına neden olmaktadır. Her geçen gün daha çok genç
kız adet sancısı şikayetiyle jinekoloğa başvurmaktadır. Özellikle kış
aylarında bu olaylar daha çok artmaktadır. Bilindiği gibi soğuk, vücut
direncini düşüren ve hastalanmaya zemin hazırlayan etkenlerin başında
gelmektedir.
Pantolon ve eteklerde iz yapmaması için giyilen G-string
külotlar da son derece tahriş edici ve zararlı etkilere yol açabilmektedir.
İp şeklindeki bu külotlar, genital bölgenin derinlerine kadar girmekte ve
direkt temasla o bögede tahrişlere yol açmakta veya daha önceden başka bir
sebeple oluşmuş çatlaklar veya tahrişler varsa daha da kötüleşmesine sebep
olmaktadır.
Zaten hassas ve ince olan genital bölge mukozasına direkt
olarak temas eden ve çoğu
sentetik malzemeden yapılan bu tür iç çamaşırları mümkün olduğunca seyrek
giymek gerekir.
Aynı şekilde hemeroid (basur) problemi olanlarda da G-string
çamaşırlar hem problemi daha da vahim hale getirmekte hem de son derece
ağrılı durumlara yol açabilmektedir.
En doğru çamaşır seçimi mümkün olduğunca pamuklu malzemesi
fazla, terletmeyen, ıslıklığa neden olmayan, ağ kısmı çift kat pamuklu
malzemeden yapılan külotlardır.
ADET DÖNEMİNDE BANYO YAPILMALIDIR
Period zamanlarındaki hijyene gelince; bazı kadınlar
adetliyken banyo yapmayı sakıncalı
bulurlar. Bu tamamen yanlıştır. Aksine adetliyken daha sık banyo yapmak
gerekir. Özellikle ayakta duş şeklinde banyo yapmak faydalıdır. Küvet
banyosu tabi ki, sakıncalıdır. Bir yere oturmak ve yıkanmak da uygun
olmayabilir ama ayakta duş almanın hiçbir sakıncası yoktur.
Normal ısıdaki suyla yapılan duşlar adet kanamasını ne
azaltır ne de çoğaltır.
ADETLİYKEN CİNSEL İLİŞKİ
Bir de adetliyken ilişkide bulunmak konusunda bazı yanlışlar
vardır. Adetliyken ilişkide bulununca kesin gebelik oluşmaz diye bazı
çiftler adetliyken ilişkide bulunurlar. Bir kere adetliyken ilişkide
bulunmak hem hijyen hem de görünüm açısından sakıncalıdır. Adetliyken
ilişkide bulunmak bir sürü genital rahatsızlığa neden olur ve enfeksiyonlara
zemin hazırlar. Korunmanın daha sağlıklı yolları da vardır. Adetliyken
ilişkide bulunmak sağlıklı bir korunma yöntemi değildir.
Bunlar ve daha bir sürü doğru bilinen yanlışlar vardır. En
doğrusu bir uzmana danışmak ve doğru olanı uygulamaktır.
Jinekolog DR.Mebrure Altuğ
mebrure.altug@mynet.com
ÇOCUKLARIMIZLA İLETİŞİM KURMAK VE AİLE TERAPİSİ
Filmlerde bazı sevimli sahnelere denk geliriz bazen. Bir erkek çocuk,babası traş olurken hayran gözlerle onu seyretmektedir. “ Ben ne zaman traş olacağım ? “ diye de sorarlar genelde... Ya da sevimli bir kız çocuğunu annesi mutfaktayken ona yardım etmek için çırpınırken görürüz.Küçük elleriyle birşeyler yapmaktadır. Bu ve benzer görüntüler,yaşantılar anne-baba olmanın en zevkli yanları olmalı. Bilinmelidir ki; bunlar çocuklarımızın anne ve babalarıyla iletişim kurmak için yaptıkları ufak şeylerdir.Onlar gibi olmak isterler,onlar kadar yakışıklı ya da güzel veya zeki,büyük olmak ...
Anne ve baba olmak zevkli yanları olduğu kadar zorlukları ve sıkıntıları da olan bir rolller bütünüdür. Çocuklara iyiyi,güzeli,doğruyu öğretirken kimi zaman yanlış yolar seçilebilir. İşte o zaman çocuklarımızla iletişimimizde kopukluklar oluşur.. Uygun olmayan bu yöntemleri genel olarak fiziksel ve duygusal ceza diye adlandırabiliriz. Fiziksel cezayı hepimiz biliyoruz zaten... Evet,dayak. Dayak atarken,hem fiziksel hem de ruhsal bir ceza verdiğimizin ve sırf kendimizin boşalması için,kızgınlığımızı atmak için dövdüğümüzün farkına varmalıyız. Çoğu ebeveyn, anneyse kocasına,arkadaşına,kayınvalidesine kızıp çocuklarını dövmektedir. Baba ise; iş yerindeki sıkıntı ve stresini çocuklarından çıkarmaktadır. Duygusal ceza ise; çocuğun manevi olarak incinmesine,rencide edilmesine,özgüven eksikliğine,başarısızlığa sebep olabilir. Genelde çocuklarımızla iletişim kurarken, bu çok önemli iki cezadan uzak durmamız gerekir. Eğer,sağlıklı,başarılı,mutlu,kendine güvenli,üretken ve bağımsız bir çocuğumuz ve ileride yetişkin bir evladımız olmasını istiyorsak bu konulara dikkat etmeliyiz.
Unutulmamalı ki; çocuklar evde ne görürlerse, ne işitirlerse ve ne yaşarlarsa aynısını sosyal hayatlarına ve gelecekteki aile yaşantılarına aynen aktarırlar.
Olumlu baba ve anne figürü olmak çok önemli. Kız ya da erkek çocuklarımız gelecekteki cinsel rollerini anne ve babalarından öğrenirler.
Özellikle olumlu baba rolü, çocuklara güven duygusu aşılar.
Çoğu anne ve baba çocuklarından çok şey beklerler. Özellikle kendilerinin isteyip te olamadıkları şeyleri. Eğer çocuğumuzun kapasitesi bunu kaldıramayacak durumdaysa,başarısızlık ve yetersizlik duygusuyla ya sinecek,ya da saldırganlaşacaktır. Anne ve baba olarak,çocuklarımızı iyi tanıyıp, neyi,ne kadar,nasıl yapabileceğini,güçlü ve zayıf yönlerini anlayıp,zayıf yönlerini güçlendirmeleri için destek olmalıyız.Unutmayalım ki; çocuğumuz BİZ değil. O ayrı bir birey artık...
Özellikle babaların çocuklarıyla beraber çok az zaman geçirdikleri bir gerçek. Tüm sorumluluk ve yetki annede. Beraber az zaman geçirmek,baba-çocuk özellikle de erkek çocuk arasındaki ilişkiyi zedeler. O yüzden babalar çocuklarıyla daha fazla ve kaliteli zaman geçirmeye çalışmalıdırlar. Oğlumuzun ya da kızımızın kafasında güvenli,sağlam bir hayat imajı genelde babalar sayesinde sağlanır.
Çocuklarımız küçük olabilir. Ama bu hiçbirşeyi anlamadıkları anlamına gelmemelidir.Birer birey olarak saygı,sevgi,ilgi ve önemsenmeyi haketmektedirler.
En önemli konulardan biri de tutarlı,sağlam ve nedenini anlatarak koyduğumuz kurallardır. Bu kuralları uygulamak,despotça olmayan,baskı içermeyen ama disipline yönelik olmalıdır.
N.Gülçin Balkı
Norm Psikodrama ve Psikolojik Danışma Merkezi
Tel: 0212 - 234 89 77 / 78
EVLİLİKTE İLETİŞİM
Evlilik; karmaşık, sürekli değişen ve iki kişinin daha önce hiç karşılaşmadıkları sorunları beraberce çözmek zorunda oldukları bir ilişkiler sistemidir. Bu sistemin içinde eşin yanı sıra, yakınlar ve çocuklar yeni sorumluluklarla birlikte yeni iletişim alanları da oluştururlar. Birlikte yaşamanın getireceği yeni kuralların ve bu yeni kurulan sistemin içinde, elbette çatışmalar, kızgınlıklar, sorunlar yaşayabiliriz. Ancak yaşanabilecek bu olumsuz olayların üstesinden gelmek de yine bizim elimizdedir. Eşler, ilişkilerinde ortaya çıkan sorunlar karşısında, bu belirli kurallar geliştirirler.
- Eşlerin birbirleriyle üzerinde
konuşabildikleri kurallar. Örneğin; erkeğin akşamları dışarı çıkma isteği,
alışverişi kimin, ne zaman, nasıl yapılacağı, gibi.
- Eşlerin üzerinde konuşamadıkları; fakat bir gözlemci tarafından
belirtildiğinde kabul edilebilir kurallar. Örneğin; ön
********************************************************************
emli konularda eşlerin
birlikte karar vermesinin gerektiğinin yeniden vurgulanması, gibi.
- Bir gözlemci tarafından gözlenen, ancak eşlerin kabul edemedikleri
kurallar. Örneğin; erkeğin, sürekli karşından üstünmüş gibi bir tavırla
davranması, gibi.
- Her evlilikte belirlenmiş veya sınırları tam olarak belirlenemeyen
kurallar vardır. Sorun, aslında bu kurallara uyulması değil, bu kuralları
kimin koyması gerektiği konusunda eşler arasında bir uzlaşmaya varılamamış
olmasıdır. Evliliğin ilk günlerinde eşler, birbirlerine karşı hoşgörülü
davranmalarına rağmen, zamanla; kimin neyi, ne ölçüde kontrol etmesi
konusunda bir anlaşmazlık içine düşebilirler.
Evlilikte İletişimin amacı; Eşlerin birbirlerini anlamaları ve paylaşıcı olmalarıdır. Uzlaşmanın olabilmesi için de; öncelikle eşlerin, birbirlerini dinlemeleri ve anlamaları gerekmektedir.
Evlilikte İletişim Hataları
Yıkıcı Eleştiri: Eşlerin, birbirlerinin olumsuz yönlerine
odaklanmaları ve olumlu yönlerini görememeleridir. Örneğin, "Sen beni
incitmekten zevk alıyorsun."
Genelleme: Eşlerin birbirlerinin kişilik özelliklerini içeren yargı, eleştiri ve genellemeler yapmaları durumudur. "sen zaten hep bencilsin"
Akıl okuma ve yıkıcı niyet geliştirme: Eşler birbirlerinin söylediklerinden çok, söylemediklerini anlamaya ya da söylenenlerin arkasındaki niyeti anlamaya çalışırlar. Örneğin "Bu benim iyiliğim için yaptığını söylüyorsun ama senin asıl niyetin beni aşağılamak"
Geçmişi getirme: Eşlerin, geçmişte yaşanan olayları hatırlatarak iletişimi kesmeleridir. Örneğin"Evliliğimizin ilk yıllarında ailenin bana yaptıklarını asla unutmayacağım"
Kendini bütünüyle haklı görme: Kendini bütünüyle haklı, eşini ise bütünüyle haksız konuma düşürme çabası sonucu iletişimin kesilmesidir. Örneğin "Evliliğimiz boyunca hiçbir tartışma benim yüzümden başlamadı"
Eşlerin kendi davranışları ile ilgili olarak sorumluluk almaması: Eşlerden birinin kendisinin yaptığı bütün hataların ve davranışların sorumluluğunu kabul etmemesi sonucu iletişimin kesilmesidir. Örneğin"Beni kızdırıyorsun ve ben de işte bu yüzden saldırgan oluyorum."
İşi yokuşa süren ifadeler: Örneğin "Şimdi çaba gösteriyorsun ama artık çok geç bunları 5 yıl önce yapmalıydın."
Mantığı silah olarak kullanma: Örneğin "Madem aynı görüşte değiliz, o halde benim dediklerimi çürüt, senin dediklerini yapalım."
Ses tonunu yükseltme: Eşlerin ses tonunu yükseltmesi sonucu ilişkinin kesilmesidir.
Eşlerden birinin danışman rolünü üstlenmesi: Örneğin "Senin durumunu anlıyorum, bundan sonra doğruyu bulmana yardımcı olacağım." Yıkıcı iletişim biçimlerinin, yapıcı ve kabul edilebilir bir biçime sokulması zaman alacak bir süreçtir. Bu alanda, ihtiyacımız olan bilgi ve yardımı konunun uzmanı olan kişilerden sağlayabiliriz.
İletişim Hatalarını Düzeltmeye Yönelik Örnekler
"Sen beni incitmekten zevk alıyorsun." yerine "SENDEN BUNLARI DUYMAK BENİ ÇOK İNCİTTİ. "
"Beni, her zaman başkalarının yanında aşağılıyorsun. " yerine "GEÇEN GÜN, BAŞKALARININ YANINDA SÖYLEDİKLERİN BENİ ÇOK UTANDIRDI."
"Benî kızdırıyorsun ve ben de işte bu yüzden saldırgan oluyorum." Yerine "BAZEN ÖFKEME SAHİP OLAMIYORUM."
"Madem aynı görüşte değiliz, o halde benim dediklerimi çürüt, senin dediklerini yapalım." yerine "SENİN SÖYLEDİKLERİN AKLIMA YATMASA DA, EĞER ÇOK İSTİYORSAN BUNU SENİN İÇİN YAPABİLİRİM."
Şimdi çaba gösteriyorsun ama artık çok geç, bunları 5 yıl önce yapmalıydın." yerine "BES YILDIR YAPMADIĞIN DAVRANIŞLARI BUGÜN YAPIYOR OLMAN BENİ ÇOK MUTLU EDİYOR. "
Yukarıda verilen şekildeki cümleler kullandığımızda hayatımızın daha da kolaylaşacağı ve iletişimimizin zenginleşeceğini düşünmeliyiz.
Unutmayınız !!!
Öfke, kızgınlık, korku, sevinç gibi olumlu ve olumsuz duyguların paylaşılması gerekir.
-Eşlerimizin de konuşmaya, dinlenilmeye ve
anlaşılmaya ihtiyaçları vardır.
-Ortaya çıkacak sorunlarda, sorunu birlikte çözmek en geçerli yoldur.
Unutmayalım !!!
Eşlerimizle geçireceğimiz zaman boşa harcanan zaman değildir. Bizim ona,onun da bize ihtiyacı vardır.