Boşanmaların yüzde 60'ı da ailelerin anlaşamamasından oluyormuş. Sizin gelinlerin kaynana problemi üzerine gözlemleriniz nelerdir? Oedipus kompleksi mi?
Özellikle erkek anneleri, nedense oğullarının evlendiği kızı, bir tür rakip gibi görme eğilimindeler. Doğrusu ben de buna bir anlam veremiyorum. Kız anneleri, damatlarına ancak kızlarını çok üzdüğü, ezdiği, aldattığı zaman öfke duyup, düşmanlık besleyebilirler. Ama erkek annelerinde bu tamamen tersi. Eğer karı koca iyi anlaşıyorlarsa, genç kadın eşini mutlu ediyorsa, genç adam da eşini çok seviyorsa, annesi bir anda gelinine öfke duyuyor, oğlunun evlendiği insana karşı düşmanlık besliyor, tavır alıyor ve savaş açıyor neredeyse… Ama sonuçta kaybeden kendisi oluyor. Oysa gelinini ya da damadını bağrına bassa. Ona evlat gözüyle baksa, o zaman hem sevgi ve saygı görecektir. Hem de evladının daha mutlu olmasına imkan sağlayacaktır.
Nelere kızıyorsunuz?
Ülkemde olup bitenlerin farkında bile olmayıp, dünyaya pembe gözlükleri ardından bakıp ahkam kesenlere bayılıyorum ben. Yurtdışında cinsellik yaşı 12’ye düşmüş! Bu beyefendi bana bunu yazıyor. Oysa ülkemde genç kızlar 20- 22 yaşında olduğu halde, bir sevdiği olduğu için ve bırakın cinselliği yaşamayı, bekareti bozulduğu, “düşünüldüğü”, altını çiziyorum, sadece düşünüldüğü için!!! Kesilip öldürülüyor, aile meclisi kararıyla yok ediliyor, namus temizleniyor...Ayrıca, Avrupa ve ABD de de ben, orta halli, orta sınıf insanların, belirli bir kültüre sahip ve aile mevhumu olan insanların, hala çocuklarının böyle 12- 14 yaşlarında onunla bununla seks yapmasını alkışlayacağına da inanmıyorum...
Ya okur profiliniz nedir?
Doğrusunu isterseniz her kesimden okurum var: Doktorlar, avukatlar, profesörler, psikolog ve psikiyatrlar, iş kadınları, iş adamları da var. Hem de sandığınızdan çok. Ama ilkokul mezunu, küçük işyerinde çalışan, kendi halinde insanlar ya da ev kadınları da var. Çağdaş, modern, çalışan, kendi ayakları üzerinde durmayı başarmış, bugünkü tabirle kariyer yapmış kadınlardan da mektup geliyor. Eğitimsiz, baskıcı bir aile ortamından gelmiş, muhafazakar yapıdaki kadın ya da erkeklerden de mektup alıyorum. Birine söylediklerim, diğerini öfkelendiriyor.
Bizde sanki bu sorunları birine yazmayı küçümser gibi tavır takınanlara rastlıyorum ama bizden çok daha ileri ve kültürlü Batı toplumlarında da böyle “Güzin abla”lar var. Hatta bunlardan birinden Sayın Ertuğrul Özkök de köşesinde söz etmişti. Bir Amerikalı yazar kitabına almış, bu dertleşme köşesindeki kişiden söz etmiş. Ve aynı kitabı çeviren, bizim çevirmenimiz de, bu tanınmış dert ablasını Türkçe’ye aktarırken, “Güzin Abla” diye çevirmiş. Yani o Amerikalı yazarı Türkçe de “Güzin Abla” yapmış. Ertuğrul Bey de bundan söz ederken, “İşte Güzin Abla’nın artık bir marka olduğunun kanıtı” demişti, onur duymuştum.
Bazı hanım yazarlar, dertlerini aktarmasalar da, sık sık köşelerinde benden söz ediyorlar...eksik olmasınlar...örneğin "Ben de Güzin abla ‚ lık yapayım biraz" gibi ya da "Bilmem Güzin abla olsaydım, buna ne cevap verirdim" gibi....